Pazar günü, Büşra filmini seyretmeye gittim. Büşra, yetiştirilme tarzı ile, yaşadığı çağın ve içinde bulunduğu çevrenin arasında -iki arada bir deredekalan bir genç kız. Film, daha ziyade, muhafazakâr çevrelerin sinemalarında oynuyor. "Beyaz Türkler" için, ya İstinye Park, ya da Nişantaşı City's'de gösterim mevcut. Seyrettikten sonra, tutucu çevrelerde tepki doğabileceğini düşündüm. Çünkü film, aşkın, dini değerleri ezip geçebileceği görüşünü yansıtıyordu. Meselâ, koyu bir dindar olan Ferit, rakıyı fondip yapıyor; Büşra, başını açıp, başörtüsünü, akan kanı durdurmak için sevdiğinin bacağına bağlıyor.
Bence çok gerçekçi bir anlatım tarzı var. Bazı basmakalıp sözler de sıkıştırılmış araya fakat, gerçek hayatta da, farklı çevrelerin birbirine bakışında derinlikten uzak tahliller yok mu? Meselâ, başı açık bir kız olan arkadaşı, Büşra'ya, gülerek diyor ki: "Sen yobaz! Ben yollu!" Bize benzemeyenin kategorize edilmesine hiç mi şahit olmadık?
Kıyafet balosundaki Hitler'in, Büşra'nın başındaki örtünün sahici olduğunu anlayınca kapıldığı feveran: "...Siz buralara da mı gelecektiniz? İçki içmeyelim mi! Dans etmeyelim mi! Bunu mu istiyorsunuz?"
Bu dışlayıcı cümleleri hiç mi duymadık hayatımızda?