Umur Talu, dün Haber Türk'teki yazısında, birilerine seslenmiş. Şöyle diyor: "Tamam, kafadan suçlu ilân etmek hakikaten haksızlıktı da, tertemiz ilân etmek rezillik değil miydi? Kâğıt parçası dediğin için utanmayacak mısın? Düzmece dediğin için utanmayacak mısın? Islak imza makinesi var dediğin için utanmayacak mısın? İnsan hayatına kastetmiş planları değil, önce onları yayınlayanları aşağıladığın için hiç utanmayacak mısın? Yalanı yüceltirken, hakikat yolunu tıkamaya yırtındığın için hiç utanmayacak mısın? ... Alınıyorsun 'kullanılacak' listesi meselesine. Tabii ki utanç verici ama utancın çoğu da senin be kardeşim... Yanılmak insan için ama bile bile taammüden yanıltmak ezeli bir utanç; hiç utanmayacak mısın?"
***
Umur Talu, her şeyi çarpıtan
'Sen'lere seslendiğini söylüyor. Biz sadece birkaçını örneklerle isimlendirelim istedik.
Necati Doğru: "Fethullah demokratları, aslı yok belgesinden yediler içtiler... Belgenin aslı nerede? Koca Türk ordusu, askeri savcısıyla 12 gündür aradı taradı ulaşamadı. Emaneti, sivil savcıya teslim etti. Şimdi ne olacak?.. Ordu darbecilikten vazgeçmedi iddiasını yükselttiler. Bunu niçin yaptılar, bu belgeyi hangi rejisörün ve birinci adamın yönetiminde, sahte olarak kimler, ne amaçla hazırladı? Bu senaryo Deniz Feneri davasının gelip, iktidar partisine dayanmasının önünü kesmek için mi sahneye konuldu...
Mağduru oynamak bitmeli! Küflendi bu artistlik! Koktu bu ayaklar!" (26.6.2009-Vatan)
"... Önce belge yazıldı; avukatın bürosuna kondu; sonra gazeteye sızdırıldı.
'Ordu darbeden vazgeçmiyor, iktidar partisi AKP ile onun koltuk değneği Fethullah Gülen'i bitirme belgesi yazıyor' diyerek dünyayı ayağa kaldırdılar. Avukatın bürosuna o fotokopiyi, demokrasinin çıtasını yükseltmek için mi koydular, yoksa Deniz Feneri soygununu unutturmak için mi?" (9.7.2009-Vatan)
Melih Aşık: "Belgenin sahte olduğu savı ağırlık kazanıyor. Bu da iki ihtimalli. Ya bu belge tamamen düzmece. Dışarıda hazırlandı. Ya da Genelkurmay'da, muhtemelen Dursun Çiçek'in de ulaşabildiği bilgisayarlardan birinde, tertipçiler tarafından yazıldı; avukat Serdar Öztürk'ün bürosuna yerleştirildi. Aramada bulundu." (17 Haziran 2009-Milliyet)
"İrtica ile Mücadele Planı diye adlandırılan, Taraf gazetesince
'AKP ve Gülen'i bitirme planı' diye manşetten aktarılan plan fos çıktı. Ancak gündem boş kalacak sanmayınız. Askeri darbe oldu, oluyor, olacak, olabilir havasını gündemde tutacak malzeme çok. Ülke sürekli darbe tehlikesi altında göründükçe, AKP müttefikleri de ülkede demokrasinin yıldızı olarak parlar." (26 Haziran 2009-Milliyet)
"Buyurun size
ıslak imza makinesi. Amerika'da üretiliyor; fiyatı bin dolar civarında. Albay Çiçek'in imzası böyle bir makineden çıkmış olabilir... Bir ihbarcı eliyle TSK'ya tuzak kurulmuş olabileceği ihtimali görmezden geliniyor. Bazılarının TSK'yı bitirmekte acelesi olabilir. Sağduyu neden teslim oluyor?
'AKP'yi ve Gülen'i bitirme planı' yerine, gelişmelere bakılırsa, buna,
'TSK'yı bitirme planı' demek daha doğru." (28.10.2009-Milliyet)
"Ayışığı, Sarıkız, Eldiven, Kafes, Balyoz... iki yıldır kamuoyu bu darbe iddialarıyla sarsılıyor. Ancak bu darbelerin hiçbiri olmadı. Demokrasinin kılına dokunulmadı, kimsenin burnu kanamadı...
Çetin Doğan, bir komplo üretim merkezinin, bu semineri, darbe planı diye Taraf gazetesine servis ettiği görüşündeydi. Senaryoda cami bombalaması gibi olaylar var mıydı? Doğan, olmadığına ilişkin şerefi üzerine yemin etti. Konu sağduyulu zihinlerde giderek netlik kazanıyor." (27 Ocak 2010-Milliyet)
Can Ataklı: "Türk Silâhlı Kuvvetlerine yönelik saldırılar, aslında, cumhuriyet ilke ve devrimlerine olan kin ve nefretten kaynaklanıyor; öldürücü darbeyi TSK üzerinden yapmak istiyorlar...
Oynanan oyunun özü şu: Islak imza operasyonu, kamuoyunda inandırıcı bulunmayabilir; olsun! Sırada daha ne belgeler var. Bu belge olmazsa, başkası çıkacak." (31.10.2009-Vatan)
"Ruhat Mengi'nin Pazar günü yayınlanan Her Açıdan programında,
'Darbe belgesi diye sunulan şey sahtedir; bu bir komplodur, yakında ortaya çıkacak' demiştim... 43 saat sonra albay serbest bırakıldı.
Çünkü ıslak belge kanıt kabul edilmemişti. Anladığım kadarıyla bu komployu hazırlayanların aklına, albayın serbest bırakılacağı hiç gelmemişti..." (18.11.2009-Vatan)
Ruhat Mengi: "Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, bu
kâğıt parçasının birileri tarafından TSK'yı yıpratma ve karalama amacıyla üretilmiş olduğunu söyleyerek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın
bu kâğıt parçasının kimler tarafından hazırlandığını bulmasını istedi. Bir kısım medyanın, olayları anlamayı bile beklemeden, cahilce haberlerle kamuoyunu yanılttığından, TSK'ya karşı asimetrik bir psikolojik harekât yürüttüğünden söz etti. AKP, TSK ile ciddi bir inatlaşma ve kışkırtmayı sürdürmeye kararlı." (26.6.2009-Vatan)
"Biliyorsunuz,
'belge sayılamaz' denilen belgeyle, Dursun Çiçek tutuklanmıştı. Sonra serbest bırakıldı. Islak imzalı belgeyle gene tutuklandı ve serbest bırakıldı. Ortaya, Kafes Planı çıktı... Peki bu toplum ne zamana kadar darbe konuşacak?" (27.11.2009-Vatan)
"Amerika'da McCarthy dönemi gibi cadı avına dönüştürülen soruşturmalarda, artık rejime sadık ve ülkenin geleceğinden endişe duyan hiçbir vatandaş güvende değil..." (22.2.2010-Vatan)
Emin Çölaşan: "Çiçek tutuklanacak. Başka yolu yok. Çünkü, eğer tutuklanmaz ve serbest bırakılırsa, AKP'nin ve AKP medyasının aylardan beri çığırtkanlığını yaptığı
'Darbe masalı' çöker. Türk ordusunu yıpratmak için, kendi kendilerine bilinçli ve plânlı olarak yaratmış oldukları tüm masallar bir anda balon gibi patlar. O zaman da AKP, elinden oyuncağı alınmış çocuk gibi olur!" (12 Kasım 2009-Sözcü)
Mehmet Tezkan: "Kurmay Albay Dursun Çiçek'i unutmadınız değil mi? Ne büyük gürültü kopmuştu.. Gürültünün borazanlığını Zaman ve Star gazeteleri üstlenmişti.. Aman Allah'ım ne manşetler atmışlardı.. Ne yorumlar, ne başyazılar çıkmıştı.. Peki belge gerçek miydi? Yüzde yüz diyorlardı; kuşku yok. Belgedeki planın yürürlüğe konulduğunu bile iddia ettiler.. Yandaş olmayan medyayı suçladılar.. Yani bizleri.. Kirli tezgâh haberleri yapıyor diye yaftaladılar.. (Meğer kirli tezgâhı kendileri yapıyormuş.. Yeni öğrendik..)" (7 Eylül 2009-Vatan)
Bekir Coşkun: "İrtica belgesi... Bu tanımdaki
'belge' sahte çıktı. Peki irtica sahte mi? Değil... Anayasa Mahkemesi'nin kararı var:
'İrticai faaliyetlerin odağı iktidardadır' İşte şimdi, gerçek olan irtica, gerçek olmayan bir belgenin hesabını soruyor sizden..." (1 Temmuz 2009-Hürriyet)