Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, Habertürk'e verdiği beyanatta (11 Şubat 2010), Koç Müzesi'ndeki denizaltıda ele geçen bombalar ve amirallere suikast iddialarına ilişkin açıklamalarda bulunuyor. Suikast iddialarına karşı, "Aylarca yazıldı bunlar, denizciler kendi komutanlarına dahi suikast yaparlar konusunda herkesi inandırmaya çalıştılar. Peki ne oldu? İddianamede suikast girişimiyle ilgili tek satır var mı? Şimdi bana biri bunun yanıtını versin?" diyor ve hatta daha ileri gidiyor, "Bunun hesabını kim verecek? Böyle rezillik olur mu?" diye soruyor.
İster istemez, Poyrazköy'de çıkan kullanılmış law silâhını "Boru bu" diye gösterdiği an aklıma geldi. Ya da, Dursun Çiçek imzalı "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" hakkında "Bu bir kâğıt parçası" dediğini hatırladım. Kendisinden önceki Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt da, Özden Örnek günlüklerini yalanlamıştı.
Türk Silâhlı Kuvvetleri yıpranmasın çabaları başka, delil karartarak sorumluların ceza almasını engellemek başka.
***
Poyrazköy iddianamesinden 17 gün sonra,
"Amirallere Suikast İddianamesi" de tamamlanarak, 12. Ağır Ceza'ya gönderildi. 9'u tutuklu 19 sanıklı iddianamenin Poyrazköy davasıyla birleştirilmesi istendi. Bu iddianamenin ayrıca 16 klasör delili mevcuttu. Soruşturma, teğmen Faruk Akın'ın evinde ele geçen bir mermi çekirdeğine sarılı not ile başlatılmıştı. Notta,
"Albay Tayfun Duman'dan gelecek fizibiliteye göre, Uğur ve Metin Paşa'ya yapılacak operasyonu, detay ve tarihlerini, Levent Bektaş, Orhan Y. Albay üzerinden iletecek; size teslim edilen malzemeleri korunaklı bir yerde tutunuz" yazıyordu.
Sayın İlker Başbuğ, hani amirallere suikast iddianamesi mevcut değildi? Ortada bir rezillik var ama bu sıfat, herhalde suikast iddialarını seslendirenlere ait değil.
***
Org. İlker Başbuğ, gemide bulunan TNT ve patlayıcılarla ilgili bir açıklama daha yapıyor. Sadece
"teknik hatayı" kabul ediyor;
"Müze müdürü patlayıcıların varlığını Kuzey Deniz Saha Komutanlığı'na bildiriyor. İnceleme yapılıyor, tutanakla belgeleniyor, ardından da yasal prosedür gereği imha ediliyor. Bir teknik hata var bence; keşke Emniyet'e, polise de haber verilseydi iyi olurdu." Yanında bulunan Genelkurmay 2. Başkanı Org. Aslan Güner müdahale ederek, Başbuğ'u tamamlıyor:
"Gemilerdeki mühimmatın imhasıyla ilgili Deniz Kuvvetleri yetkili olduğu için, o çerçevede hareket etmişler."
Başbuğ da, devamla, denizaltında patlayıcı olmasının doğallığını kanıtlamaya çalışıyor ve diyor ki:
"Zaten denizaltılarda patlayıcı bulunur. Düşmanın eline geçmesin diye denizaltı batırılır. Gemidekiler muhtemelen gözden kaçmış olan miktardır."
İrtica ile Mücadele Eylem Planı bir
kâğıt parçası, law silâhı
boru, denizaltıdaki patlayıcılar ise,
gözden kaçmış mühimmat.
Peki iddianamede konuyla ilgili neler var? İddianameye göre, Kafes Eylem Planı çerçevesinde, kargaşa yaratılsın diye 200-300 kişilik bir öğrenci grubunun müzeyi ziyaretleri esnasında patlama gerçekleşecekti. Levent Bektaş'tan elde edilen 3 nolu DVD içinde gizlenmiş bilgiler, ihbar mektubuyla ilgili makamlara ulaşan bu iddiayı teyit etmekte.
"aa/Cihan'dan/Notlar.txt" isimli belgede aynen şunlar yazılı:
"C.G. ile görüşme notları. Koç Müzesi'yle ilgili malzemeler yerine konulmak üzere operatöre ulaştırıldı. Müzenin ziyaretçilerini artıralım, okullarda tanıtım, reklam ve organizasyon faaliyetleri yapılarak ziyaretçi yoğunluğunun en fazla olduğu zamanın belirlenmesi. Cihan Bey söyleyecek, öğrenciler projenin en önemli parçası. Operasyon tarihini teyit edelim... Koç Müzesi'nde ziyaretçi patlaması olmalı :) sıkıntı çıkmasın Bşk takip ediyor..."
Ek bir bilgi daha verelim: Meseleyi polise intikal ettirmeden, patlayıcıları imha ettiren, dönemin Kuzey Deniz Saha Komutanı'nın adı
Ahmet Feyyaz Öğütçü. Öğütçü'nün ismi, Poyrazköy iddianamesindeki Kafes Eylem Planı çerçevesinde oluşturulan 3 kişilik Danışma Kurulu'nda yer alıyor. Dünkü gazete haberlerine göre, emekli koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü'nün, Danışma Kurulu'nda kendisiyle birlikte bulunduğu söylenen iki kişiyle birlikte (Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral
Kadir Sağdıç ve İzmir Foça Çıkarma Gemileri Komutanı Tuğamiral
Mehmet Fatih Ilğar) şüpheli sıfatıyla ifadesine başvurulacak.
Bütün bu bilgiler ışığında olaya baktığımızda, Deniz Kuvvetleri'nde oluşturulduğu belirtilen cuntanın,
"boru" olmaması ihtimali ağır basmıyor mu?