Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NAZLI ILICAK

GDO, dünyada tartışılıyor

Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) tartışması, televizyonlarda sürüyor fakat konuşmalar sağırlar diyalogu biçiminde seyrettiği için, zihinlerdeki soru işaretleri aydınlanamıyor. Bilgi edinmek amacıyla, Tarım Komisyonu Başkanı, AK Parti milletvekili Vahit Kirişçi'yi aradım. İşte sorularım ve verdiği cevaplar:
- Dünyada GDO, tereddütle karşılanıyor. Öyleyse neden ithalatına izin verilmekte? Ne gibi yararı var?
- Genetiği Değiştirilmiş Organizma ve bunlardan elde edilen ürünler, birbirinin aynı değil. Ya türler arasında gen transferi yapılıyor ya da aynı türdeki ürünün genlerinin dizilimi değiştiriliyor. Her ikisi de GDO. Biz, Türkiye'de, bir başka türden gen transferi yoluyla elde edilen GDO'nun ithalatına izin vermiyoruz.
- Açabilir misiniz?
- Meselâ, mısırda koçan kurdu hastalığı ile mücadele amacıyla, bizim köylülerimiz ilâç kullanıyor. Bazı ülkelerde, mısıra, kurt geni transfer edilerek koçan kurduyla mücadele ediliyor. Biz böyle bir ürünün ithalatına müsaade etmiyoruz. Buna mukabil, diyelim ki buğday ile arpa. Bunlar aynı tür; her ikisi de tahıl grubunda. Arpadan buğdaya gen nakline veyahut buğdayın kendi gen diziliminin değiştirilmesine karşı çıkmıyoruz. Ama hemen kaydedeyim. Sadece ithalat serbest; GDO'lu tohum ile Türkiye'de üretim yapılamaz, bu yasak. Zaten yönetmeliğin başlığına bakarsanız, GDO'lu yem ve ürün ithalatıyla ilgili bir düzenleme getirildi; tohum buna dahil değil.
- İlk soruma döneyim. GDO'lu ürün ne gibi bir yarar sağlıyor? Madem riskli niçin ithal ediliyor?
- Bu ürünlerin verimi artıyor, raf ömrü uzuyor, çeşitli hastalıklara daha dayanıklı oluyor, dolayısıyla maliyet düşüyor vs...
- Türkiye'de, hibrid tohumlu sebze üretiliyor. Meselâ domates, salatalık. Bu tehlikeli mi? Böyle bir domatese GDO'lu diyebilir miyiz?
- Hayır diyemeyiz. Burada katır örneğini vereyim. Katır, at ile eşeğin birleşmesinden doğuyor ama nesli devam etmiyor. Katır, dağa en iyi tırmanan hayvan. Bunun gibi, hibrid sebze tohumları da, ıslah yöntemiyle elde ediliyor. Burada bir gen değişimi yok. Sadece, sözgelimi farklı domates türlerini eşleştiriyorsunuz; yani aşılıyorsunuz. Böylece daha dayanıklı sebze üretiliyor ama bu tohumun nesli devam etmiyor; bu şekilde elde edilen domatesin çekirdeğinden tohum elde edemiyorsunuz.
Daha dayanıklı, daha verimli fakat tabii ki daha lezzetli değil. Lezzet arayanlar için, organik tarım ürünleri zaten var.
- Ulusal Biogüvenlik Yasası çıkmadan, bununla ilgili bir yönetmelik çıkartmanız eleştiriliyor.
- Yasal dayanak 18 Nisan 2006 tarihli Tarım Kanunu'nun 10'uncu maddesi. Madde başlığı şöyle: "Biyolojik çeşitlilik, genetik kaynakların korunması ve biogüvenliğin sağlanması." Bu madde, "Bio teknolojik yollarla ve çeşitli ıslah metotlarıyla elde edilen ürünlerin korunması, üretimi, tüketimi, gıda olarak kullanımı, ihracat ve ithalatı hakkında gerekli düzenlemeyi Tarım Bakanlığı yapar" demekte. Bu hükmün getirdiği mecburiyet gereği, 26 Ekim 2009'da, GDO'larla ilgili yönetmeliği çıkarttık.
- Ulusal Biogüvenlik Yasası'nı niye çıkartmıyorsunuz?
- 2003'te, TBMM, Kartagena Protokolü'nü onayladı. Bu protokol, bio çeşitliliğin, yani bütün biyolojik varlıkların, bitkiden insan ve hayvana kadar canlıların tümünün korunmasını öngörüyor. Yasa, Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldı. Biz bunu beklemeden, bir an önce yönetmeliği Tarım Kanunu'na dayanarak çıkartalım istedik. Çünkü o yasa çok geniş kapsamlı. Bio çeşitliliğe yönelik tek tehdit GDO'lar değil ki! Küresel ısınma, iklim değişikliği de meselâ önemli bir tehdit.
- 26 Ekim 2009 tarihli yönetmelikle GDO ithalatına yeşil ışık mı yaktınız?
- Hayır... Zaten Türkiye'ye GDO'lu ürün geliyor. Meselâ yem. Yemin alt sektörü olarak, GDO, kırmızı ya da beyaz ete de geçiyor. Çocuk mamasından, çikolataya, bisküviye kadar her türlü GDO'lu gıdaya Türkiye'de rastlanıyordu. Biz aksine, denetimsiz girişleri engelledik. Yukarıda da söylediğim gibi, bir kere, bir başka türden gen transferi yoluyla elde edilen GDO'lu ürünü tamamen yasakladık. GDO'lu ürün tohumu ithalatı da yasak. 29 riskli ülke var. GDO'lu maddeleri üreten ülkeler bunlar. Meselâ, Amerika ya da Çin veya Paraguay. Paraguay'dan mısır ithal edilirse, riskli 29 ülkeden biri olduğu için, "GDO beyan edilmemiş bile olsa" ithal edilen ürünün % 70'ini otomatik olarak denetime tabi tutuyoruz. Riskli olmayan ülkelerden ithal edilen ürünün ise, % 40'ını analiz ediyoruz. 90 bilim adamından oluşan bir havuz var. Her ithalat için, 11 kişilik komite kuruluyor. Bunlar, gen transferi "aynı tür içinde mi yapılmış", yoksa "farklı bir üründen gen mi alınmış", hem bunu inceliyorlar, hem de aynı tür içinde gen dizilimi değiştirilmiş olsa dahi, bunun mahsuru var mı, yok mu, değerlendiriyorlar.
- Mısır ya da türevleri, yenilerek tüketilen bir gıda. Ya da yem, ister istemez ete de GDO transfer ediyor. Ama sözgelimi, GDO'lu pamuk üretiminin ne mahzuru olabilir?
- Bunlar, tozlaşma yoluyla, yetiştirildikleri ortama zarar verebilir. Flora (bitki örtüsü) ve faunanın (canlı örtüsü) gen değişimine yol açabilir. Ama şunu da söyleyeyim: ABD, GDO'lu pamuk sayesinde yüksek verim alıyor. Çünkü hastalığa dayanıklı bir tür üretebiliyor. Benim çiftçim ise, ilâçlama yapmak zorunda; dolayısıyla maliyet yükseliyor.
- AB ülkeleri GDO'lu ürün ithal ediyor mu?
- Ediyor. Hatta biz, bebek mamasında GDO'yu yasakladık. Buna mukabil, sadece İngiltere'de böyle bir yasak vardı, o da vazgeçti.
- Neden yalnız 0.9 oranının üzerinde kalan ürünlere GDO'lu yazılabilecek?
- Bunun bir AB kıstası olduğu söyleniyor. Ayrıntısını tam olarak bilmiyorum.
- Öğrenirseniz memnun olurum. Her üründe, GDO'lu ibaresi olursa, tüketici de, farkına varmadan mahzurlu bulduğu maddeleri yememiş olur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA