Orhan Pamuk'un İsviçre'de yayınlanan Das Magazin isimli bir dergiye, 5 Şubat 2005'te verdiği mülâkat başına dert oldu. Aslında öylesine sarf edilmiş sözlerdi: "Burada 30 bin Kürt öldürüldü, bir milyon da Ermeni. Ve neredeyse kimse bundan söz etmeye cesaret edemiyor" demişti. Bu cümle yüzünden Pamuk'un başına gelmeyen kalmadı. Nobel'i kazandı ama aldığı tehditler onu, ülkesinde yaşayamaz hale getirdi. Hakkında açılan ceza davası, her seferinde olay oldu. Pamuk'u protesto etmek üzere malûm zevat mahkeme kapılarına birikti. Bütün bunlar yazıldı çizildi. Ama iki hafta önce yeni bir gelişme ortaya çıktı. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir karar verdi. Bu karar, sadece Orhan Pamuk'u değil, hepimizin düşünce hürriyetini ilgilendiriyor.
Orhan Pamuk'un Das Magazin'e verdiği mülâkattan bir yıl sonra, 6 Şubat 2006'da, şu anda Ergenekon tutuklusu avukat Kemal Kerinçsiz'in de içinde bulunduğu 6 kişi, Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne, hakarete uğradıkları iddiasıyla, başvurmuştu. Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, "Davacıların sadece Türk milletinin ferdi olmaları sebebiyle kişilik haklarının saldırıya uğradığını iddia etme imkânı yoktur" şeklinde bir gerekçeyle, tazminat hakkını reddetmişti. Davacılar temyize gitti. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yerel mahkeme kararını bozdu. Yerel mahkeme kararında direndi; en sonunda dosya, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na geldi. İşte hepimizi ilgilendiriyor dediğimiz karar, bu aşamada Hukuk Genel Kurulu'ndan çıktı: "Anayasanın 66. maddesi gereğince, Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür. Kişilerin onur ve şerefleri gibi, mensubu bulundukları bir millete aidiyet duyguları da kişilik değerleri kapsamı içindedir ve koruma altındadır. Sözlerin, davacıların vatandaşlık bağı ile bağlı bulundukları Türk milletine yönelik olması durumunda, aktif dava ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekir."
Orhan Pamuk'un avukatları "karar düzeltme" talebinde, "Her Türk vatandaşına dava açma ehliyeti verilmesi halinde düşünce özgürlüğünün olumsuz etkileneceğini" belirttiler. Ama, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bu talebi geri çevirdi ve karar kesinleşti.
Artık, Türkiye Cumhuriyeti'nin yaptığı herhangi bir yanlışı ifade etmek, toplu tazminat davalarıyla karşılaşabilecek. Konu, sadece Orhan Pamuk'u ilgilendirmiyor. Hepimiz, günün birinde, böyle bir toplu eylemle karşı karşıya kalabiliriz. Bir meslek grubuna ait kişilerin birlikte tazminat davası açması dahi son derece yıkıcı neticeler doğuruyordu ve bence yanlıştı. Şimdi, bir de milletin bütün fertlerine tazminat hakkı verirseniz, düşünce hürriyetinin üzerinde Demokles'in kılıcını sallandırmış olmaz mısınız?