Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, DTP'li Ahmet Türk, Selahattin Demirtaş, Emine Ayna, Sebahat Tuncel ve Aysel Tuğluk'un ifadesi alınmak üzere tutuklanarak huzura getirilmesi kararını verdi.
DTP, haklı olarak kıyameti koparıyor. AK Partililer de, durumdan şikâyetçi. Zira böyle bir gelişme, açılım politikasıyla taban tabana zıt. Ama perşembenin gelişi çarşambadan belliydi: Anayasanın yasama dokunulmazlığıyla ilgili 83. maddesi,
14. maddeye atıfta bulunuyor ve diyor ki: "Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanmış olması kaydıyla anayasanın 14. maddesindeki durumlar bu hükmün (dokunulmazlığın) dışındadır."
14. madde ise, "Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirinin, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılmamasını" öngörüyor.
İşte bu iki hükümden yola çıkan mahkeme, yukarıda adı geçen DTP'liler hakkındaki soruşturmanın seçimlerden önce başladığını ve suç konusunun, ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı faaliyetler olduğunu ileri sürerek, milletvekillerini ifade vermeye çağırdı; kendiliklerinden gitmedikleri için, bu defa polis zoruyla getirilmelerine karar verdi.
***
Aslında Türk Ceza Kanunu'nda, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmanın hangi fiillerle gerçekleştirileceği tam olarak tarif edilmemiş ve yoruma açık bırakılmış. Bir süre önce, bir siyasi parti mensubunun, Kürtçe konuşması ya da herhangi bir toplantıda Kürtçe pankart açılması ülkenin bölünmez bütünlüğünü bozmak olarak değerlendiriliyordu. Acaba,
"Türkiye federatif bir ülke olsun" demek veyahut
"Yerel yönetimlere geniş yetkiler verilerek özerklik tanınmasını" savunmak, anayasanın 14. maddesi kapsamına mı girer? Şiddet kullanılmadıktan ya da şiddet teşvik edilmedikten sonra, açıklamalar, beyanlar,
"düşünce hürriyeti" içinde mütalâa edilmeli mi, edilmemeli mi?
Bence siyasi iktidar, bölücülük suçunun tam olarak hangi fiillerle ilişkilendirileceğini somut bir biçimde ortaya koymalı, bir yasa ile çerçeveyi belirginleştirmeli.
***
Öte yandan, DTP'li milletvekillerinin
"Bize ayrımcılık yapılıyor" sözleri gerçeği yansıtmıyor. Meselâ Emine Ayna diyor ki:
"Niçin haklarında dava açılan diğer milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılmıyor da, bizler mahkemede hesap veriyoruz? Bu bir demokrasi ayıbıdır." Halbuki gerçek farklı. DTP'li milletvekillerinin dokunulmazlığını parlamento kaldırmıyor ki! Aksine Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin, DTP'lileri teslim etmeyeceğini beyan ediyor. Onların dokunulmazlığı sürüyor. Sadece, milletvekili seçilmeden önce başlayan soruşturmayla ilgili olarak ifadelerine başvurulmak isteniyor.
DTP'liler, yeni
"fay kırıkları" yaratacak kışkırtıcı beyanlardan vazgeçmeli. Tayyip Erdoğan'ın, ifade krizinin aşılması için,
"yasal değişikliklere hazır olduklarını" açıklaması, bir uzlaşma teklifidir. DTP'nin bu arayışa olumlu bir katkı sağlayacağını umuyoruz