Abdullah Gül, eski cumhurbaşkanlarının konuşmalarına göre, daha farklı mesajlar verdi. MHP'lilerin hoşuna gitmemiş olabilir ama söylemi, çağın arayışlarına uygundu.
"Efendim, bir kere bile Türk demedi" ya da... "Kürt sorunu sözünü telâffuz etmedi" gibi eleştiriler var. Ama bunlar havada kalıyor. Çünkü Gül, genel ilkeleri ortaya koydu. Çağdaş demokrasinin ne anlama geldiğini anlattı. "Çağdaşlık" adına, bağnazlığı ve statükoyu savunanlara da dolaylı bir cevap vermiş oldu. Konuşmasının birçok yerinde, farklılıkların bir zenginlik olduğunu, çeşitlilik içinde birliğin sağlanabileceğini söyledi. Uzlaşma kültürünün önemine vurgu yaptı. "Çağdaşlık" diyerek, uç noktalara çeken aşırı zihniyetleri, bu tanımın dışına itti: "Farklılıkları ayrılık vesilesi görmenin de, birlik ve beraberlikten herkesin birbirinin aynı olduğu bir toplum yapısını anlamanın da bu çağda yeri yoktur. Dini ve kültürel farklılıkları, uç ayrılıkçı fikirlerin zemini haline getirenler, çağın gerisinde duruyorlar; birlik ve beraberlikten, herkesin tek tip bir kalıp içinde erimesini anlayanlar da, çağın ruhuna aykırı davranıyorlar" dedi.
Bir başka olumlu gelişme, Türk Silâhlı Kuvvetleri komuta heyetinin -DTP'yi protesto etmekten vazgeçip- Genel Kurul'a katılmasıydı. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u, uzlaşmaya katkı sağlayan bu kararından dolayı tebrik ediyoruz.
Milletvekillerinin tatili sona erdi; bir süredir, çeşitli toplantılarda seslendirilen "demokratik açılım"ın TBMM Genel Kurulu'nda yasal düzenlemelerle ete kemiğe bürünmesini umutla bekliyoruz.