Anayasa Mahkemesi üyesi Osman Paksüt aklandı mı? Bir başka ifadeyle, görevini sürdürmesi etik kurallara uygun mu? Anayasa Mahkemesi'nin, bire karşı 10 üye ile verdiği karara göre, telefon kuralına uygun dinlenmediğinden dolayı, elde edilen deliller, delil sayılmıyor. Buna mukabil, bütün üyeler, Paksüt'ün müzakerelerle ilgili gizli kalması gereken bilgileri basın mensuplarıyla paylaştığını ve bunun da "görevi kötüye kullanma" anlamına geldiğini kabul ediyor. Üstelik Paksüt'ün, Ergenekon sanıklarından Turhan Çömez'le de, eşinin telefonundan konuştuğunu biliyoruz. Anayasa Mahkemesi üyelerinden Serruh Kaleli hakkında dedikodu yaptığını da telefon kayıtlarından öğrendik.
Bu durumda, "usulüne uygun dinlenmedi" diye, bütün bildiklerimizi unutacak mıyız? Dinlemenin usulüne uygun yapılmamasının sebebi de şu: Ferda Paksüt, teknik takibe alınıyor; ilk bulgular elde edildikten sonra, izleme sürdüğü için, Osman Paksüt hakkında hemen bir işlem gerçekleştirilemiyor.
Bu yüzden de, savcılık, tesadüfen elde ettiği ilk konuşmadan sonra, 6.5 ay boyunca, zaman zaman Osman Paksüt'ün konuşmalarını da ister istemez izliyor.
İşin teknik kısmına girmeden, ahlâki açıdan bir değerlendirmeye gidersek, Osman Paksüt'e karşı hâlâ güven duymanın imkânsız olduğu ortaya çıkmaz mı? AK Parti'nin kapatma davası devam ederken, hem görüştüğü gazetecilere ihsas-ı reyde bulunmuş, hem de bilgiler sızdırmış. Partinin kapatılması için aktif bir eleman olarak görev yapmış.
Bilmem Paksüt istifa etmeyi düşünür mü?