Sultan Mahmut'un Ayaz isimli bir kölesi varmış. Öylesine itimadını kazanmış ki, onu Haznedar ilân etmiş. Birbirinden güzel mücevherleri, kıymetli taşları ona emanet etmiş. Kıskanç insanlar, hemen müzevirliğe başlamış. Bir saraylı, sultana demiş ki: "Köle Ayaz sık sık Hazine'ye gidiyor. Onun mücevherlerinizi çaldığından eminim." Sultan Mahmut inanmamış söylenene ama bir de kendi gözlerimle göreyim diye, Hazine'nin bulunduğu odanın duvarına bir delik yaptırmış. Ayaz'ın sessizce içeriye girdiğini, kapıyı kapattığını, Hazine sandığına gittiğini görmüş. Köle, orada sakladığı küçük bir bohçayı çıkarmış, bohçayı öpüp alnına koymuş; sonra da açmış. İçinde köleyken giydiği yırtık pırtık elbiseler varmış. Aynanın karşısına geçip, konuşmaya başlamış: "Bu yırtık pırtık elbiseleri giydiğin günleri hatırlıyor musun? Sen bir hiçtin. Allah, Sultan'ın eliyle sana belki de hiç hak etmediğin bu nimetleri verdi. Asla nereden geldiğini unutma. Mal, mülk, iktidar insanın hafızasını uçurur. Senden daha aşağı mevkide olanlara kibir ile bakma."
Ayaz, Hazine dairesinden çıkınca, Sultan Mahmut'la yüz yüze gelmiş; sultanın gözlerinden yaşlar akıyormuş. "Bana bir ders verdin" demiş Sultan Mahmut: "Ben de, aslında Allah'ın huzurunda bir hiç olduğumu unutmamalıyım ve insanlara kibirle davranmamam gerektiğini aklımdan çıkarmamalıyım."