Prof. Ahmet İnsel, Ergenekon davasını bir yönüyle eleştirirken "zihniyet polisliği" tanımını kullanıyor. Hemen hemen kimse, Ergenekon'un bir suç örgütü olarak mevcudiyetini artık tartışmıyor. Ama gene, bir sorun var ortada. Bu hukuk dışı yapılanma içinde yer alanlar, birçok sivil toplum yöneticisiyle, öğretim üyesiyle ve çok sayıda gazeteciyle görüşmüş, fikir teatisinde bulunmuş. İstihbarat birimleri, o görüşmeleri izlemiş, konuşmaları dinlemiş, bazılarının da raporları bizzat Jandarma Genel Komutanlığı tarafından tutulmuş.
Görüş alışverişinin temel noktasını "AK Parti nasıl bertaraf edilebilir, ona karşı bir alternatif ne şekilde oluşturulacak? Kimlerden yararlanılabilir?" gibi konular teşkil ediyor.
Bu düşüncedeki insanlar, müşterek "tehlikeye" (!) karşı işbirliği yapmış olsalar da, bir kısmının darbe hazırlığından ve yasadışı örgütlenmelerden haberdar olmaması pekâla mümkün.
Acaba davada sap ile saman ayrılabilecek mi?