Olayların üzerinden bir süre geçtikten sonra, hafıza yanıltabiliyor. Vatan gazetesine 28 Şubat'la ilgili bir mülâkat veren Süleyman Demirel de, hadiseleri biraz karıştırmış. Askerin değil, halkın Refahyol'dan rahatsız olduğunu söylüyor ve "Gerginliği komuta kademesindeki 3-5 kişi yaratmadı ki, gerginlik vatan sathındaydı" diyerek soruyor: "Her gün saat 9'da ışığı söndüren halka ne diyeceksin ki?"
Oysa "Aydınlık için bir dakika karanlık" eylemi, Susurluk'un üstünün örtülmemesi için düzenlenmişti. Ama başarılı bir psikolojik harekât ile Refahyol iktidarına karşı dönüştürüldü. Erbakan istifa ettikten sonra, Demirel, Tansu Çiller'i görevlendirseydi, zaten erken seçime gidilecekti. Hem Erbakan, hem Çiller, seçim istiyordu. Demirel, Mesut Yılmaz'a hükûmeti kurma görevini vermek suretiyle, halkın gerçek fikrinin öğrenilmesi imkânını da ortadan kaldırdı.
Bugün, ilgililer konuşmadığı için, bazı gerçekler aydınlanamıyor. Dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın dinlemeye takılan sözlerine göre, Çiller, onu, görevden almak istemiş. Demirel, bu iddiayla ilgili soruya, hem "Evet", hem "Hayır" anlamında "Havet" diyor. Çiller'in, Karadayı'nın görevden alınması için teklif götürdüğü söylentisini "Safsata" olarak değerlendirmekle birlikte, 28 Şubat'taki komuta kademesini olumsuz gelişmelerden sorumlu tutmuyor: "Herkesin uyması gereken bu anayasa, laikliği ve moderniteyi getirmiş. Sorun, bunlara neden uyuyorsunuz değil, neden uymuyorsunuz. Bir rahatsızlık çıkmışsa, bu rahatsızlıktan dolayı kumandanları görevden alalım kim diyebilir ki? Niye alalım? Taksim'e cami yapacağız, bunun için alalım mı diyecekti? Bunlar yadırganıyor, bunların kellesini uçuralım diyebilir miydi?"
Keşke Tansu Çiller de konuşsa ve Karadayı'nın görevden alınması için Demirel'e bir teklif götürüp götürmediğini açıklasa. Hiçbir demokratik ülkede, Demirel ne derse desin, asker, "iktidarın icraatını yadırgıyoruz" ya da "hoşnut değiliz" gerekçesiyle tankları yürütüp, siyasetçiyi korkutma ve sindirme gayreti içine giremez.