Durak ile ilgili bir çok söylenti mevcut. Adana'nın Kuzey bölgesinde 1 milyon 300 bin metrekare araziye sahip olduğu, her nasılsa (!) yol ve kavşakların hep onun arazisinin yanı başından geçtiği, Adana'nın merkezinde, otel ya da market inşa etmek isteyenlere (İKEA, Hamdi Akın ve İş Bankası örnekleri veriliyor) çeşitli zorluklar çıkararak, yatırımları, arsalarının bulunduğu Kuzey bölgesine kaydırmaya çalıştığı, Süleyman Demirel Bulvarı'na bitişik arazisini, imar değişikliğiyle, konut alanından ticari alana dönüştürdüğü anlatılıyor.
Bir de, Aytaç Durak'ın, Başbakanlık Teftiş Kurulu'ndan "kınama" almasına yol açan uygulaması var. Seyhan Nehri'ne bakan 53 dönümlük bir arazi söz konusu. Hazine'den Belediye'ye devrediliyor; Belediye'den Durak'ın yakınlarının kurduğu bir kooperatife; arkasından da, Durak'ın baldızına ve nihayet eşine. Devir işlemi tamamlanınca imar müsaadesi çıkıyor.
Metro konusunda da birçok söylenti mevcut. 1997'de temeli atılmış; 700 milyon dolar harcanmış, hâlâ hareket yok; hiçbir güzergâhı açılmamış. Ama, 8 sene önce vagonlarını almış, teşhir ediyor. Üstelik metro, şehrin üniversite ya da hastane gibi önemli merkezlerinden geçmiyor.
Adana Haber isimli yerel bir gazetenin sahibi Rıfat Söylemez ile görüştüm. Yukarıda, birer cümle ile sıraladığım usulsüzlükleri ve dağıtılan rantı uzun uzun delilleriyle yazmış gazetesinde. "Başkaları yazmaz" dedi. Çünkü Aytaç Durak medya ile maddi/manevi çok iyi ilişkiler kurmuş.
"Ya AK Parti?" Aytaç Durak, AK Partili Büyükşehir Belediye Başkanı iken bu yapılanlar fark edilmedi mi? Rıfat Söylemez, Başbakan Adana'ya geldiğinde, 14 Mayıs 2008'de, "Hoşgeldiniz Başbakanım" başlıklı bir gazete hazırlayarak, yerel yönetimlerdeki usulsüzlükleri anlatmış; bu gazeteyi de Tayyip Erdoğan'a vermiş. Keşke, Erdoğan, o zaman Aytaç Durak hakkında soruşturma açılmasına müsaade etseydi. Durak'ın aday yapılmamasının önemli bir sebebi bu usulsüzlükler ama, daha önce davranılsaydı, AK Parti'nin inandırıcılığı artardı.