Hamas, başta, FKÖ'nün ilk dönemi gibi, İsrail devletinin ortadan kalkmasını savunuyordu. Ama daha sonra, örgütün siyasallaşması yönünde adımlar atıldı. Mart 2005'te İsrail'e karşı geçici ateşkes ilânı da, Hamas'ın, bu devletin varlığını tanıdığının bir işaretiydi. 2005'te mahalli seçimlere, 2006'da da genel seçimlere katıldı. 25 Ocak 2006 seçimlerinde % 60 oyla birinci geldi. Lâkin, halkın iradesinin El Fetih yerine Hamas'ı iktidara getirmesinden memnun olmayan İsrail, çeşitli ambargolarla, yeni hükûmetin elini kolunu bağlamaya çalıştı.
Hamas ile İsrail arasındaki son ateşkes anlaşması, 6 ay için, 19 Haziran 2008 'de yürürlüğe girdi.
Deniliyor ki, Hamas, 19 Aralık'ta süresi dolan ateşkesi uzatmayıp, İsrail'e roketli saldırı düzenledi. Halbuki, İsrail, ateşkes süresince, Gazze etrafındaki ambargoyu hafifletecek, Filistin halkının tıbbi malzeme ve gıda gibi dış ülkelerden yardım temin etmesini kolaylaştıracaktı; bunu yapmadı; yardım konvoylarını engelledi. Yani Hamas'ın roketli saldırısı, bugünkü felâketin müsebbibi değil, İsrail'in, Gazze'yi açık hapishaneye çevirmesinin bir sonucu.
***
Bir başka örnekle izah edelim: 2006 yılının 9 Haziran'ında, İsrail askerleri, Gazze'de bir plajı tarayıp, 4'ü çocuk 8 piknikçiyi ve 13 Haziran'da da roket atıp 2'si çocuk 11 kişiyi öldürmüştü. Bunun üzerine 25 Haziran'da, Hamas, Gilad Şalit isimli İsrail askerini kaçırdı. İsrail, 8 bakanı, Meclis Başkanı ile Meclis Genel Sekreteri'ni ve 45 milletvekilini tutuklayarak misilleme yaptı.
Batı basını, Gazze plajında katledilen piknikçileri unutup, sorunun Gilad Şalit'in kaçırılmasıyla doğduğu izlenimini yarattı. Bakanların, Meclis Başkanı'nın ve milletvekillerinin tutuklanarak, Hamas hükûmeti ile Filistin meclisinin itibarsızlaştırılması eyleminde parmaklar Hamas'ı sorumlu olarak gösterdi.
Bu çifte standarda ve haber kirliliğine kanmamak için, herkesin gözü, kulağı, vicdanı açık olmalı.