Filistin, yeniden kritik bir sürece girdi. Yeni başlayan "dolaylı görüşmeler"den de bir sonuç çıkmazsa, Mahmud Abbas'ın görevinden istifa edeceği ve Filistin devletini tek taraflı olarak ilan edeceği söyleniyor. Böyle bir devletin yaşama şansı ne olacak?
Dört aylık yeni "dolaylı görüşmeler"den herkes farklı şeyler bekliyor ama sonuçta kimse bir sonucun çıkmayacağını biliyor. 1990'ların başından beri doğrudan görüşen İsrail ve Filistinlilerin şimdi "dolaylı görüşme" dönemine girmesi trajikomik bir durum. Filistinliler umutsuz çünkü Netanyahu hükümetinin yerleşimciler konusunda geri adım atmayacağını biliyorlar. Görüşmeleri Amerikalıların ısrarı ve baskısı neticesinde kabullenmiş durumdalar. Dolaylı müzakereler sonuç vermezse -ki vermeyeceği ortada- Abbas'ın kendini ve temsil ettiği makamı kurtarmak için istifa etmekten başka şansı kalmayacak. Fakat bu da sorunu çözmeyecek. Zira Filistinlilerin beklentisi, yeni kurulacak Filistin devletinin sınırlarının belirlenmesi ve BM dâhil uluslararası topluluk tarafından resmen tanınması. Bu, bağımsız devletin Filistinliler tarafından tek taraflı olarak ilan edilmesi anlamına geliyor.
AB, Filistin devletini tanır mı?
AB'nin eski dışişleri patronu Javier Solana, geçen yıl yaptığı bir açıklamada, İsrail'in ayak diremesi halinde Filistinlilerin kendi devletlerini tek taraflı olarak ilan edebileceğini ve AB'nin bu fiili durumu resmen tanıyacağını söylemişti. AB'nin yeni dışişleri bakanı İngiliz Catherine Ashton'ın bu teklif konusunda ne düşündüğünü bilmiyoruz. Ama bu hafta Filistin'i ziyaret eden Ashton, Filistin topraklarında yeni yerleşim faaliyetlerinin derhal durdurulması ve Gazze'deki durumun iyileştirilmesi çağrısında bulundu. Dolayısıyla AB'nin tek taraflı Filistin devletine sıcak bakacağı söylenebilir.
Arapların böyle bir devleti derhal tanıyacağını söylemeye gerek bile yok. Fakat Hamas ile el- Fetih arasındaki gerginlik devam ediyor. Bazı Arap devletlerinin Hamas'ı saf dışı etme çabası şu ana kadar sonuç vermedi, bundan sonra da vermeyecek. Tek taraflı Filistin devletinin ilan edilmesi durumunda Hamas'ın bu fotoğrafın neresinde olacağı belli değil. Netanyahu'nun bu dolaylı görüşmelerden beklentisi, zaman kazanmak, yeni yerleşim yerlerinin yapılmasına izin vermek ve böylece nihai pazarlıkta elini güçlendirmek. Obama ve Clinton'ın bütün çağrılarına rağmen Netanyahu, Yahudi yerleşimciler için Filistinlilerin yaşadığı Doğu Kudüs'te 1600 ve Beytüllahim'de 112 yeni evin yapılmasına izin verdi. Üstelik son izinler, ABD Başkan Yardımcısı Biden'ın İsrail'e yaptığı ziyaret sırasında açıklandı. Yani Netanyahu sadece "İstediğimi yaparım" demiyor. Aynı zamanda Obama'ya "Üzerime gelirsen bedelini ödetirim" diyor.
Obama'nın çıkmazı
Amerikan yönetimi hem İsrail hem de Filistin tarafında sıkışmış durumda. İsrail yönetimine söz geçiremeyen, Filistin ve Arap tarafının güvenini her gün yitiren bir Obama yönetimi var ortada. Obama, iç siyasette sıkıştığı için hem kamuoyunun hem de Senato'nun her tür desteğine muhtaç durumda. Sağlık reformu dahil Obama'nın bütün büyük projeleri Kongre tarafından onaylanmak zorunda. Oradaki dengelerin ise nasıl işlediği malum. Bu yüzden Obama, İsrail lobisinin hem yerleşimciler hem de İran konusundaki baskılarına boyun eğmek zorunda. Obama'nın Ermeni soykırım tasarısının alt komisyondan geçmesini engelleyememesinin ardında yatan gerçek de bu. İç politikada sıkışan ve zayıflayan Obama, ilk olarak dış politikadan feragat edebileceğini düşünüyor.
Filistinliler tek taraflı olarak kendi devletlerini ilan edebilirler mi? Teorik olarak bu mümkün ama bunun pratikte bir karşılığının olabilmesi için İsrail'le sınırlar konusunda anlaşmaları gerekiyor. Bu ise, birçok bölgede "toprak mübadelesi" ile mümkün olabilecek bir şey. Mübadele durumunda İsrail tarafı, yerleşimciler için işgal ettiği toprakların karşılığı olarak Filistinlilere başka yerlerde toprak verecek. Bu pazarlığın en kritik hattını ise Gazze ile Batı Şeria arasında açılacak "koridor" oluşturacak.
Bu koridor, Filistin devletinin kendi ayakları üzerinde durabilmesi için hayati öneme sahip. Fakat Netanyahu'nun "Filistin devleti" tanımı, bu koridor dahil Filistin devletinin ihtiyaç duyacağı bütün unsurları ortadan kaldırıyor. Netanyahu'nun zihninde silahlı gücü olmayan, bütün sınırlarını ve ulaşımını İsrail'in kontrol ettiği, her tür kritik kararın İsrail tarafından denetlendiği ve onaylandığı bir Filistin devleti, daha doğrusu "devlet kandırmacası" var. Böyle bir "sahte devlet" in, Filistinlilerin bağımsızlık ve güvenlik taleplerini yerine getirmeyeceği ortada.