4 Mart Perşembe günü Amerikalılar kendi açılarından akıllıca bir iş yaptılar ve Ermeni soykırım tasarısını Temsilciler Meclisi'nin Dış İlişkiler Komisyonu'ndan geçirdiler. Tasarı bundan sonra Genel Kurul'a gidecek ve kuvvetle muhtemel orada reddedilecek. Böylece Amerikalılar bir taşla iki kuş vurmuş olacaklar. Bir yandan iç siyasette Ermeni çıkar gruplarını rahatlatacaklar. Onlara "bakın böylesine kritik bir dönemde sizin için tasarıyı Genel Kurula getirdik ve böylece bu konunun gündemde kalmasını sağladık" diyecekler. Ermeni lobisi bundan tatmin olmayacak, 2011 için hazırlıklara başlayacak. Ama bunun kısmi bir zafer olduğunu da bilerek Ermeni diasporasını mobilize etmeye devam edecek.
Bu süreç 2015 yılına kadar böyle devam edecek. Neden 2015? Çünkü Ermeniler soykırımın yüzüncü yılı olarak gördükleri 2015 yılına kadar dünyanın belli başlı ülkelerinde soykırımın resmen tanınmasını sağlamaya çalışıyorlar. Bunu başarmaları halinde 2015 ve 2016'da bütün dünyada yeni bir kampanya başlatacak ve muhtemelen mülkiyet ve tazminat davaları açmaya başlayacaklar. Soykırım iddialarının Amerikan Senatosu'nda tanınması hem moral üstünlük hem de hukuki mücadele için zaruri görülüyor.
Bu işin bir de Türkiye-Ermenistan protokollerine bakan tarafı var. Perşembe günkü oylamadan sonra Amerikalılar Türkiye'ye dönüp şunu diyecek: "Tasarı Komisyon'dan geçti ama biz onu Genel Kurul'da mutlaka engelleyeceğiz. Şimdi size düşen, geçen Ekim ayında imzaladığınız Türkiye-Ermenistan protokollerini kendi meclisinizden geçirmek."
Bu şu anlama geliyor: Türkiye hem işlemediği bir suç yüzünden kamu vicdanında mahkûm edilmek isteniyor hem de Karabağ sorunu çözülmeden protokolleri imzalaması talep ediliyor. Böylece baştan beri düşünülen süreç tersine dönmüş oluyor.
Türkiye'nin Üç Beklentisi
Türkiye'nin protokollerden üç tane haklı beklentisi var(dı). Birincisi Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi ve iki ülke arasında resmi, diplomatik ve ekonomik ilişkilerin başlaması. Bunun, Türkiye'den çok Ermenistan'ın yararına olduğu ortada. İkinci olarak Yukarı Karabağ sorununun çözülerek Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinin normalleşmesi ve böylece güney Kafkaslarda kalıcı bir istikrar düzeninin kurulması. Son olarak protokollerin hayata geçmesiyle beraber soykırım tasarılarının gündemden kalkması. Bu çerçevede 1915- 1916 olaylarının ortak bir tarih komisyonu tarafından incelenmesi ve yaşanan hadiselerin bilimsel bir şekilde ortaya konması.
Türkiye'nin beklentileri bunlardı ama şu anda süreç çıkmaza girmiş durumda. Çünkü iki büyük sapma yaşadık geçtiğimiz aylarda. Birincisi Amerika, Rusya ve Fransa'dan oluşan Minsk Grubu, Karabağ sorununun çözümü ve Ermenistan'ın işgal altındaki Azerbaycan topraklarından çekilmesi konusunda üzerine düşeni yapmadı. Rusya baştan beri bu işe en soğuk bakan aktör ve bu tutumunu Türkiye'nin bütün çabalarına rağmen değiştirmedi. Zira Rusya bu açılım sürecinin sonunda güney Kafkasya'daki en önemli kozu olan Ermenistan'ı kaybetmek istemiyor. Amerikalılar ve Fransızlar, Rusya üzerinde herhangi bir baskı kurmaya yanaşmıyor.
İkinci darbe, Ermenistan Anayasa Mahkemesi'nden geldi. Zira Mahkeme, protokollerin ancak soykırımın tanınması halinde meşru olacağını söyledi. Buna göre soykırım meselesini aradan çıkarmadan Ermenilerin protokolleri resmen hayata geçirmesi zaten mümkün görünmüyor. Hülasa- yı kelam, protokoller ve soykırım tasarısı, Türkiye'yi birkaç yönden köşeye sıkıştırma operasyonuna dönüşmüş durumda.
İran Kartı
Fakat işin içinde bir de İran konusu var. Amerikalılar Ermeni soykırım tasarısını ve protokolleri, aynı zamanda İran konusunda Türkiye'yi yanlarına çekmek için bir koz olarak kullanıyorlar. Düne kadar İranlıları müzakere masasına gelmemekle suçlayan Amerikalılar, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun yoğun çabasıyla ortaya konan ve İran tarafından gelen yeni mübadele teklifini adeta yok sayıyorlar ve İran'a karşı yeni yaptırımlar için hazırlık yapıyorlar. Türkiye Amerika'ya İran konusunda istediğini vermeyince soykırım tasarısı da komisyondan geçmiş oluyor.
Burada "el-insaf" deyip sormak gerekiyor: Obama'nın Türk-Amerikan ilişkileri için kullandığı "model ortaklık" bu manaya mı geliyor? Amerika'daki bir avuç Ermeni'nin baskısına karşı koyamayan Obama yönetimi, bundan sonra Türkiye ile hangi "ortak stratejik vizyon"u hayata geçirebilir?