Türkiye'nin en iyi haber sitesi
İBRAHİM KALIN

Amerika ve İslam dünyası: Söylem ve gerçeklik

ABD Başkanı Obama, Bush döneminin yaralarını sarmak ve İslam dünyasıyla ilişkilerini iyileştirmek için büyük çaba sarf ediyor. "Gelin yeni bir sayfa açalım" diye yaptığı çağrılar, Kahire'den Cakarta'ya bütün İslam dünyasında yankı buldu. Fakat Obama'nın ilk yılını değerlendirdiğinizde pratikte fazla bir şeyin değişmediğini görüyorsunuz. Neden?
Bugünlerde Obama da bu soruya ikna edici bir cevap bulmaya çalışıyor. Bu cevabın arandığı yerlerden biri de geçtiğimiz hafta Katar'ın başkenti Doha'da yapılan ABD-İslam Dünyası Forumu idi. Forum'a Başbakan Erdoğan, bir video mesajıyla Obama, Katar Başbakanı Şeyh Hamad Casim ibnu's- Sani, Hillary Clinton, John Kerry ve Richard Holbrooke katıldı. Ayrıca Amerika'dan ve İslam dünyasından önde gelen aydınlar, akademisyenler ve liderler hazır bulundu. Bütün konuşmacılar ABD ile İslam ülkeleri arasındaki ilişkilerin "geliştirilmesi gerektiği"ni söyledi. Bu doğru bir tespit ama sorun da buradan kaynaklanıyor: Bunu kim yapacak? Bu ilişkileri cesur adımlar atarak bu liderlerin, ülkelerin geliştirmesi gerekmiyor mu?

Algı ve gerçeklik

Obama konuşmasında Amerikan ile Müslüman halkların birbirlerini yanlış anladıklarını ve bunun bir "fasit daire"ye dönüştüğünü söyledi. Gerçekten öyle mi? Sorun sadece anlama meselesi mi? İslam-Batı ilişkilerinde algıların belirleyici rolü üzerinde çalışan biri olarak, konunun hassasiyetinin farkındayım. Modern iletişim çağında algı, gerçekliğin önüne geçmiş durumda. Algı, gerçekliğin bir yansıması değil artık. Algı, gerçekliği belirliyor. Bu yüzden algıyı yönetemeyen gerçekliği de yönetemiyor modern dünyada.
Fakat algıyı belirleyen tek şey, bireylerin sübjektif hisleri, kitlelerin kolektif psikolojileri değil. Gerçek hayatta yaşananlar insanların algısını belirliyor. Bundan en fazla nasibini alan ülke de Amerika. Sebebi ise basit: İslam dünyasının Amerika algısını ABD başkanının ufuk açıcı konuşmaları değil, Amerika'nın izlediği politikalar belirliyor. Obama İslam dünyasıyla ilişkileri geliştirmek için güçlü bir irade ortaya koyabilir ama on binlerce askerini İslam ülkelerinde bulunduran bir ABD'nin niyetleri hakkında soru işaretlerinin doğmaması mümkün mü?
Amerikan devleti, 11 Eylül saldırılarının ardından girdiği güvenlik travmasından hâlâ kurtulabilmiş değil. ABD politikalarını köklü olarak değiştirecek adımları atmaktan çekiniyorlar çünkü bunun bir güvenlik zaafı doğuracağına inanıyorlar. Oysa güvenlik sorununu yaratan ve Amerika'yı radikal grupların hedefi haline getiren, tam da bu değişmesi gereken politikaların devam ettirilmesi.
Obama'nın hakkını teslim etmek lazım. Göreve geldiği andan itibaren Ortadoğu Barış Süreci için cesur adımlar attı. Fakat İsrail'de iş başına gelen Netenyahu-Lieberman hükümeti, Obama'nın elini kolunu bağladı. George Mitchell, her hafta Ortadoğu'da mekik dokuyor ama Obama yönetimi Filistin topraklarındaki Yahudi yerleşimlerini kısmen bile olsa durduramadı. Tersine Netenyahu her gün yeni yerleşim birimlerinin inşasına izin veriyor. Filistin'in işgali karış karış, metre metre, parsel parsel devam ediyor.

Filistin ve İslamofobia

Başbakan Erdoğan, Forum'daki konuşmasında bu noktaya dikkat çekti. Filistin sorunu çözülmeden Ortadoğu Barış Süreci'nin devam edemeyeceğini, barış süreci olmadan da Amerikan- İslam dünyası ilişkilerinin normalleşemeyeceğini söyledi. Gazze, devasa bir açık hava hapishanesi iken, Doğu Kudüs'te Filistinlilerin mülkleri ellerinden alınıp Yahudi yerleşimcilere verilirken, bir barış sürecinden bahsetmek mümkün mü?
Başbakan konuşmasında İslamofobia sorununa da değindi. Korkuya dayalı İslam ve Müslüman karşıtlığı manasına gelen İslamofobia'yı, tıpkı anti-semitizm ve diğer ırkçılık türleri gibi insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak şiddetle reddetti. Batılıları aynı hassasiyeti göstermeye davet etti. Bu nokta son derece önemli. Zira siyasi sorunlara bir de din ve kültür temelli ırkçı yaklaşımlar eklendiğinde, İslam dünyasıyla batıyı buluşturmak imkânsızlaşıyor.
Amerikan devleti İslam dünyasıyla gerçekten iyi ilişkiler geliştirmek ve bir normalleşme istiyorsa, dış politikasını gözden geçirmesi gerekiyor. Ağustos sonu itibariyle Amerikan askerlerinin Irak'tan çekilmesi önemli bir adımdır. Fakat Irak'taki Amerikan askerleri bölgede başka noktalara kaydırılacaksa, bu bir politika değişikliği değil, sadece göz boyama olur. Amerikan yönetimi İslam dünyasıyla ilişkilerin hakikaten düzelmesinden yanaysa, bunun yolu bellidir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA