Hayat gariptir. Bazen rüzgarın önündeki kuru yaprak gibi sağa-sola savurur sizi. Farkına varamazsınız. Nereye gittiğinizi anlamazsınız. Kendinizi toparladığınızda iş işten geçmiş olur. Bazen insan imanın zevkini tadar, mümin olur. Sonra bir an gelir küfrün ve inkarın karanlığına düşer. Sonra düşünür, taşınır, birden bire farkına varır ve düzgün bir tövbeyle Allah'a sığınır. Mümin olur. Zirveye tırmanır.
Bugünkü yazımda size önceleri Peygamberimizin cemaatindeyken, sonraları Peygamberlik iddiasında bulunan ve daha sonra da farklı bir hayat çizgisi çizen birinden bahsedeceğim.
İmanın zirvesinden küfrün karanlığına ve sonra başka bir mecraya taşınan garip ve ibret dolu bir hayat. Bugün bile sık sık gördüğümüz bir hayat çizgisi. Sarsan , ama ders veren bir hayat..
Önce İslama girer, sonra peygamberlik iddia eder
Tuleyha , hicretin dokuzuncu yılında -Peygamberimizin vefatından bir yıl önce- Medine'ye gelip Müslüman olur. Esed kabilesi içinde gelip Müslüman olan grup içinde yer alır.
Denilir ki oğlu 'Hayyal' daha sonra Peygamberimize gelerek babasına bir meleğin musallat olduğunu iletir. Belli ki şeytan bu zata musallat olmuştu. Çünkü Tuleyha bir müddet sonra Peygamber olduğu vesvesesine kapılır. Şeytan onunla oynar. Kendince Peygamberliğini ilan eder ve etrafına bir ordu toplar. Bu ordu ve taraftarlar günden güne artarlar. Nihayet Hz. Peygamberimiz (s.a.v.)'in vefatından sonra da, kendini peygamber olarak ilan eder. O kendince artık peygamberdir! Tarihte görülen Sahte peygamberlerden biri. Halife Hz. Ebu Bekir zamanında etrafına topladığı orduyla Müslümanlara savaş açar. Diğer ifade ile dinden döner. Hatta savaşta çok büyük iki sahabeyi - Hz. Ukkaşe bin Mihsan ve Hz. Sabit bin Ahram'ıkendi eliyle şehid eder. İyi bir savaşçı olan Tuleyha, bin süvariye bedel bir adam olarak anılırdı. Cesur, gözü pek ve iyi savaşçıydı.
Hz. Ebu Bekir: Tuleyha, Malik bin Nuveyre ve Museylime adındaki sahte peygamberlere savaş açar. Komutan olarak da Hz. Halid bin Velid'i gönderir. Hz. Halid kısa sürede, peygamberimizin vefatını fırsat bilip ayaklanan bütün sahte peygamberleri mağlub eder. Ordularını dağıtır.
Yıllar sonra gelen tövbe
Tuleyha da maglub olan sahte peygamberlerin içindeydi. Tuleyha canını kurtarır.Kaçar. Sonra tövbe eder ve yeniden Müslüman olur. Şam'a yerleşir.
Yıllar sonra Hz. Ebu Bekir'in halifeliği döneminde , Umre'ye gider. Orada Hz. Ömer'le karşılaşır. Hz. Ömer'e selam verdiğinde Hz. Ömer: "Benden uzaklaş sen iki değerli mümini öldürdün. Git", der.
Tuleyha ise şöyle cevap verir: "Ey Halife! Allah o iki şerefli adama şehid olmalarından ötürü yücelik verdi. Eğer onlar beni öldürselerdi, o günkü küfrümden dolayı ben helak olurdum." Hz. Ömer Tuleyha'yı affeder. Tuleyha, bir ara 80 bin kişilik bir düşman ordusunun içine girer, oradan sağ olarak çıkar. Kendini takip eden üç güçlü savaşçıdan ikisini etkisiz hale getirir, birini ise esir alır. Esir alınan bu düşmanın Tuleyha hakkındaki ifadesi ilginçtir. "Bu adam bin kişiye bedeldir."
Hayatı çok garip değil mi? Düşünün, Peygamberimize gelip iman eden ve sahabelik payesine ulaşan bir adam. Bir gün İslam'dan çıkar. Mürted olmakla kalmaz. Peygamberliğini ilan eder. Bu sahte peygamber güçlü bir ordu kurar. Onbinlerce insanı toplar. Halife Hz. Ebu Bekir'in ordusuyla savaşır. Zaferler kazanır. Sonra Hz. Halid'in komutasındaki orduya yenilir. Şam'a kaçar, orada yeniden Müslüman olur. Umre'ye gelir. Halife Hz. Ömer'e ; "Pişmanım ben! Allah beni affetsin" der.
Bir çok savaşa katılır. Tek başına bir ordu gibi iş yapar. Nihayet gün gelir, Nihavent savaşına katılır. Orada şehid olur. Hayat defterini şehadetle kapatır.
Bu günahı ancak şehitlik temizler.
İlginç ve garip bir hayat. İbret dolu bir yaşam . Hz. Peygamber cemaatından irtidada, oradan sahte peygamberliğe, oradan Müslümanlığa ve nihayet oradan da şehadete uzanan derslerle dolu bir ömür. İmandan küfre, küfürden tövbeye ve nihayet tevbeden şehadete uzanan bir teslimiyet.
Bu olayın vereceği o kadar ders var ki. Bir yandan, Hz. Peygamberin ne denli kıvrak ve güçlü adamlarla mücadele ettiğini görüyorsunuz.
Diğer yandan sahte peygamberlerle tanışıyorsunuz. İnsanlık tarihinde peygamberlik iddiasında bulunan sahtekarlardan o kadar çok var ki. Bugün bile yok mu? Bu elbette ibretle okunması gereken bir hadise.
Bir diğer yandan gönülden yapılmış bir tövbenin, Yüce Rabbin huzurunda tam bir kabulle karşılandığını görüyorsun. Yeter ki kapıyı aralamayı bilin. Yeter ki ümidinizi yitirmeyin yeter ki günahta ısrar etmeyin.
Ondan yararlanın. Ama sakın lider yapmayın.
Düşünebiliyor musun? Hz. Peygambere iman etmiş ve hatta O'nu görmüşken sonradan dinden çıkacaksın. Peygamber olduğunu iddia edeceksin. Ordu toplayacaksın. Müslümanlarla savaşacaksın. İki büyük sahabenin ; "Ukkaşe bin Mihsan ve Sabit bin Akram (r.a.)" ı şehit edeceksin. Halife Hz. Ebu Bekir'e direneceksin. Sonra mağlub olup kaçacaksın ve sonradan pişman olup tövbekar olacaksın..Ve nihayet şehid olarak bu aleme veda edeceksin.
Acaba bundan daha ibretli bir hayat olabilir mi?
Son olarak şunu da eklemeliyin:
Tuleyha , bu baş kaldırıştan ve mağlubiyetten sonra İslam ordusuna katılıp nefer olmak istediğini ilan ettiğinde Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in ordu komutanlarına dedikleri çok önemli bir tavsiye vardı. Bu iki büyük insan şöyle demişlerdi: "Tuleyha harb konusunda çok iyidir ve tecrübelidir. Ondan yararlanın. Ona danışın , ama onu asla komutan yapmayın. İki kişinin başına bile onu koymayacaksınız. Çünkü nefis insana kötü duygular fısıldayabilir."
Tövbekar Hz. Tuleyha ya rahmet olsun. Ve elbette Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer (r.a.)ın bu muhteşem öngörüsüne sonsuz selam olsun.