AK Parti İktidarı'nı, liderini ve kadrosunu beğenmeyebilir; 11.5 yılda gerçekleştirilen değişim ve dönüşümü inkâr ederek bu iktidarın gitmesini isteyebilirsiniz. Demokratik ve hukukî kurallar içinde kalmak şartıyla bunu istemek en tabiî hakkınızdır.
Önümüzde önce 30 Mart 2014'te, yani 70 gün sonra Mahallî İdareler Seçimi var; ardından 2014 Ağustos'unda Cumhurbaşkanı seçimi yapılacak. O esnadaki siyasî konjonktüre göre 2015 Genel Seçimleri'nin de bir yıl öne alınabileceği konuşuluyor.
Şimdi, başta CHP olmak üzere bütün muhalefet partileri, Gezi Parkı olaylarının tertipçileri ve Türkiye'nin İsrail politikasından hoşnut olmayan dış çevreler, AK Parti'nin ve karizmatik lideri Erdoğan'ın yıpratılması için ellerinden geleni yapıyorlar.
***
Bu yazımızda 11.5 yıllık
AK Parti İktidarı'nın ve
Başbakan Erdoğan'ın çok başarılı bulduğumuz icraatını tekrar sıralayacak değiliz. Aslında bu dönemde kaydedilen değişim ve dönüşümü herkes kabullenecektir. Buna mukabil birçok konuda hatâların da yapıldığı bir gerçektir. Ancak bu hatâların çoğundan dönülmüş ve hüsnüniyetle
'yola devam' edilmiştir. Liderin istişarî ve idarî kadrosunun yetersizliği, milletvekilleri, teşkilât ve tabanla iletişim problemleri, kriz yönetiminde sorunlar gibi genel eleştirileri bir tarafa bırakırsak,
AK Parti ve
Erdoğan özellikle şu üç konuda yıpratılmak istenmektedir:
1. Görüşme Süreci ve Terörle Mücadele:
Başbakan Erdoğan, 30 yıldır devam eden terör döneminde, özellikle üç yıldan beri terörle mücadelede en başarılı olmuş liderdir. Fakat
'görüşme süreci'nde teröristbaşına muhatap olunması, âdeta pazarlık havasına girilmesi, teröristlerin silâh bırakmaması ve vaatlere rağmen
Türkiye'yi terk etmemeleri yıpratıcı olmuş; tabanın büyük çoğunluğunda kırgınlığa ve hoşnutsuzluğa sebebiyet vermiştir. Halbuki
Başbakan Erdoğan, şehitleri incitecek hiçbir adım atmayacaklarını tekrarladı ve sözünü tuttu. Diğer taraftan, bir seneden beri şehitlerin gelmeyişi ve
Başbakan'ın gönül alıcı konuşmaları bu konudaki yıpranmayı azaltacaktır.
2. Yolsuzlukla Mücadele: Aslında
AK Parti İktidarı yolsuzlukla ciddî şekilde mücadele etmiş ve rantiye sınıfın tasfiyesi için uğraşmıştır. Esasen ekonomik ve malî göstergeler incelenirse bu hakikat görülecektir.
Türkiye'de -başka ülkelerde de olduğu gibi- ne yazık ki yolsuzluğun, rüşvetin, nepotizmin ve kayırmacılığın tamamen sona erdiği söylenemez. Ancak, bazı mahfillerin iddia ettiği gibi, sadece muayyen sahalardaki yolsuzluk iddialarının istismar edilerek siyasî koz olarak kullanılması ve bu konuda özel olarak gayret gösterilmesi kabul edilemez.
3. Cemaat Çatışması: Önce
MİT Müsteşarı'nın şahsında
Başbakan'ın yıpratılmak istenmesi, sonra dershanelerin kapatılması konusundaki tartışmalar ve bu kızgınlıkla
Hükûmet ve
Başbakan hakkındaki operasyonlar her iki taraf için de yıpratıcı olmuştur. Bu çatışmalar neticesinde
Türkiye ve
Türk ekonomisi zarar görmüştür. Bu arada hiçbir dinî hassasiyeti olmayan, bilâkis kuruluşundan bu yana din ve dindar aleyhtarlığı yapan siyaset mahfilleri, bu tabloyu keyifle seyretmektedir.
***
İktidar soğukkanlılığını toplar ve yanlış yapmazsa, bu yıpratıcı durumu millete ve kendi tabanına anlatabilir. Neticede, muhalefetin beklediği yüzde 10-15'lik oy kaybı meydana gelmez ve
Türkiye 2023 hedefine doğru istikrarlı şekilde yoluna devam eder. Bu geçiş döneminde sağlam durulmazsa, ufukta
'Koalisyon Kaosu' görünür ve
Türkiye tekrar yerinde saymaya devam eder.
Dereyi geçerken at değiştirilmez. Üstelik ortada
Türkiye'yi taşıyacak bir at yokken...