Ben üniversite yıllarımı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin bir tarafında erkeklerin, diğer tarafında kızların bulunduğu Cumhuriyet Yurdun'nda geçirdim. Ayrıca ilk yıllarda yurtta yer bulamadığım için bazen apartmanların bodrum dairelerinde, bazen de gecekondularda arkadaşlarımla birlikte tuttuğumuz evlerde yaşadık. Tabiî bırakınız kız arkadaşlarla ev tutmayı ya da bir arada yaşamayı, ev sahiplerinin adeta tekerleme gibi kullandığı müşterek bir sözü vardı: 'Biz bekâra ev vermeyiz'. En müsamahakâr olanı bile kaşlarını çatarak, ciddi ciddi yüzümüze bakar ve 'Kız arkadaş getirmek yok. Aksi halde derhal sizi dışarı atarız!' diye ellerini sallarlardı.
Sakın bana 'O günler geride kaldı' demeyiniz. Türk toplumu gerçekten yeniliğe kapalı olmayan, lâkin değer yargıları itibariyle 'muhafazakâr' bir toplumdur. Ahlâkî değerlere çok büyük önem verilir. Batı toplumlarıyla karşılaştırıldığında, bizim toplumumuzda gayriahlâki münasebetlerin ve münasebetler neticesinde ortaya çıkan sorunların çok daha az olduğu görülecektir. Toplumumuzun büyük çoğunluğu dinî ve ahlâkî değerlere ağırlık vermekte ve bu konuda hassasiyetini devam ettirmektedir.
İşte, Başbakan Erdoğan'ın partisinin Kızılcahamam kampında söylediklerini bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
***
Başbakan Erdoğan'ın, kendisine intikal eden şikâyetleri değerlendirerek
Denizli'de kız ve erkek öğrencilerin bir arada yaşamalarını tenkidi yanlış fakat samimî bir tepkidir.
Erdoğan, -basına açık olsa da- kendi aile toplantısı olarak telakki ettiği bir parti içi konuşmada kendilerinin siyasî görüşünü ileri sürerek halkın tamamına yakın kısmının hak vereceği bir tenkitte bulunmuştur.
Ancak, bu sözleri çok çeşitli açılardan hatalıdır ve sosyal hayatta yanlış uygulamalara yol açabilecektir. Şöyle ki:
1. Anayasaya ve mevzuatımıza göre, kişilerin bir arada yaşamalarını engelleyici herhangi bir hüküm yoktur. Birçoğumuzun sosyal ve ahlâkî değerlerine uygun olmamasına rağmen,
'yaşam tarzı'na müdahale etmek mevcut anayasanın
'konut dokunulmazlığı' ve
'özel hayat' ile ilgili hak ve hürriyetlerine aykırıdır.
2. Kız ve erkek öğrencilerin aynı mekânda yaşamaları, ateş ile barut misâlinde olduğu gibi, aralarında arkadaşlık dışı bir ilişkinin olduğu konusunda her zaman karine teşkil etmez.
3. Başbakan Erdoğan'ın bu konuda valileri görevlendireceği yolundaki beyanları doğru olmamıştır. Mülkî idarecilerin de, emniyet mensuplarının da, savcıların da bu konuda hiçbir kanunî görevi ve yetkisi yoktur.
4. Bir konutta oturanlar, cinsiyetleri ne olursa olsun eğer komşularını ve çevrelerini rahatsız edecek ölçüde taşkınlıklarda bulunurlarsa, ancak bu gerekçeyle sebep oldukları huzursuzluklar giderilebilir.
***
AK Parti İktidarı'nın ilk yıllarında
'zina' konusunda olduğu gibi, sayın
Başbakan'ın bu evlerde müşterek yaşama hususunda ısrarı, -iyi niyetli olmasına ve toplumun hassasiyetlerini dile getirmesine rağmen- aleyhinde istismar edilecek ve sanki
'yaşam tarzı'na müdahale etmek istiyormuş gibi gösterilecektir.
Bazı meselelerin çözümünde, liderlerin, başbakanların ve devleti temsil eden şahsiyetlerin değil, bizatihî halkın kendiliğinden bulduğu çözümlerle hareket edilmesi lâzımdır. Aksi takdirde, meselenin lüzumsuz şekilde büyütülmesi ve istismar edilmesi kaçınılmaz hâle gelir.
Başbakan Erdoğan'ın ve çevresinin bu konuda yanlışta ısrardan vazgeçmeleri ve hayat tarzına müdahale sayılabilecek uygulamalardan dikkatle uzak durmaları gerekir.