Dünkü Sabah gazetemizin ana manşetinde, Mısır'ın darbeyle devrilmiş Cumhurbaşkanı Dr. Muhammed Mursi'nin darbeden 4 ay sonra çıkartıldığı ilk duruşmada mahkeme başkanına şunları söylediği yazılıydı: 'Ben meşruyum, sen illegalsin! Ben meşru cumhurbaşkanıyım, burada zorla tutulmam suç. Meşruiyetinizi tanımıyorum. Yüce Mısır yargısına darbeye âlet olmayı yakıştıramıyorum.' Mısır Cumhurbaşkanı Mursi, bu mahkemeyi tanımadığını söyleyerek, Cumhurbaşkanı olduğu için kendisine hitap eden hâkimin ayağa kalkmasını istedi. Mahkeme Başkanı'na 'meşru bir cumhurbaşkanını yargılamaya kalkıştığın için seni ceza mahkemesinde yargılatacağım' diyen Mursi bu sözleri ve duruşuyla tarihin bütün despotlarına bir demokrasi ve hürriyet dersi verdi.
Mısır'ın ilk ve tek seçilmiş Cumhurbaşkanı olan Mursi'nin geleceği hakkında şimdiden bir şey söylemek mümkün değil. Ancak, son bin yıllık tarihimizde birlikte yüzlerce yıl kardeşçe yaşadığımız Mısırlı kahraman Müslüman kardeşlerimizin, çileli bir dönemden sonra mutlaka hak ettikleri hürriyet ve demokrasiye kavuşacaklarına; çok uzun sürmeyecek bir mücadelenin sonunda siyonistlerin oyuncağı olan Yeni Firavunlar'ın yıkılacaklarına muhakkak nazarıyla bakılmalıdır.
***
Osmanlı Cihan Devleti'nin 1795'te saldırıya uğrayarak paylaşılan
Lehistan (
Polonya) için gösterdiği şu tarihi, asaleti ve vefakârlığı birçok kimse bilmez.
Polonya'yı ziyaret ederseniz,
Polonya aydınlarının size bu menkıbeyi anlattığını görürsünüz.
Lehistan'ın yıkılışından sonra
İstanbul'da
Divân-ı Humayun'da yapılan Büyükelçiler toplantısı esnasında
Sadrazam'ın
'Lehistan elçisi nerede?' sorusuna karşılık 127 yıl boyunca, yani
Osmanlı'nın inhitatına kadar,
'Yolda, geliyor' cevabı verdirilmiştir. Tarih boyunca böylesine bir asaleti ve vefayı hiçbir devlet gösterememiştir.
Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetenler, başta
Cumhurbaşkanı,
Başbakan ve
Dışişleri Bakanı olmak üzere,
Büyük Osmanlı'nın torunları olduğunu bu hadiseden yaklaşık bir asır sonra bütün dünyaya göstermişler; bazı
Arap ve
İslâm ülkeleri de dahil olmak üzere
Batı'nın riyakâr demokratları şahsi menfaat hesaplarıyla darbecileri desteklerken, demokrasi, hak ve hukuk yanında kesin şekilde yerlerini almışlardır.
Aradan 4 ay geçtikten sonra yeni firavun
Sisi'nin ve uşaklarının meşruiyet kazanmayacağı ortadadır. Darbeci rejimin uzun süre devam etmesi halinde
Türkiye'nin tutumu ne olmalıdır?
Türkiye, halkları arasında dostluğun ve kardeşliğin en yüksek derecesine eriştiği bir ülkeye sırtını dönemez. Ancak, bu ülke yönetiminin darbeyle gasp edilerek ele geçirilmiş olması karşısında haklının yanında olan tavrını devam ettirecektir. Yani darbe yönetiminin meşruiyetini kabul etmese de her iki halkı yakından ilgilendiren konularda ilişkileri koparmayacaktır. Lâkin bu yapılırken
'Kral öldü, yaşasın kral!' oportünizmine düşmemeliyiz.
***
Mısır'ın meşru ve seçilmiş
Cumhurbaşkanı Dr. Muhammed Mursi, bu demokrasiye inanmış herkesi heyecanlandıran ve gururlandıran tablosuyla hiç şüphesiz tarihe geçecektir. Darbeci generallerin isimleri dahi hatırlanmazken;
O Mısır'ın ve bütün demokratik meydan okumaların simgesi olacaktır.
Mursi'nin bu cesur çıkışını alkışlarken, yarım asır önce darbeci alçaklar ve onların uşakları tarafından şehit edilen sevgili Başbakanımız
Adnan Menderes'i bir defa daha rahmetle anıyoruz.