Binlerce defa yazdım, çizdim, söyledim: Ben 'Müslüman'ım; Hz.
Peygamber'in (s.a.v.) ümmetindenim; bununla şeref duyarım ve bu anlamda 'ümmetçi'yim.
Ayrıca, Türk'üm; 'Hucûrat Sûresi'nin 13. âyetinin hududunu aşmadan kendi soyumu tanırım.
Hayatımın hiçbir döneminde ırkçı ve ırk ayrımcısı olmadım. Hz.
Peygamber'in Veda Hutbesi'ndeki ölçünün aslâ dışına çıkmadım. Lâkin İslâmiyet'in 10 asır boyunca bayraktarlığını yapmış, 'Türklüğümle' ve diğer Türk olmayan kardeşlerimle beraber mensup olduğumuz 'Türk Milleti' ile de iftihar ederim.
***
Güzel
Türkçemiz'de bir vecize vardır:
'Aslını inkâr eden haramzâde' denir. Son zamanlarda,
'Türk' ve
'Türk Milleti' düşmanlığı yapmayı marifet sayan, bu sayede sayebân olan ve yabancılaşmış sözde
'aydın' tâifesi -ki içlerinde
İslâmcı geçinen bizimkilerden de var- konuşup duruyorlar. Bunlara göre,
Türkler Ermenileri ve
Kürtleri kesmişler, her türlü soykırımı yapmışlar ve medeniyet düşmanı olmuşlardır. Bu tâifenin
Türkler ve
Türk Milleti aleyhindeki sözlerini
Haçlılar dahi söylememişlerdir.
Türkiye'de eski marksist, yeni liberaller ve peşlerine takılan bazı
İslâmcı bozuntuları, birbirlerinin ağzına bakarak konuşup yazmakta ve bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaktadırlar.
Bu tâifenin yeni iddiaları şudur:
'Türk' diye bir şey yoktur.
'Türklük' sözü ilk defa
1912 Balkan Bozgunu'ndan sonra icat edilmiştir.
Sakallı Celâl'in bir sözü vardır:
'Bu kadar cehalet ancak tahsil ile mümkündür'.
Bre haramzâdeler! Siz hiç bundan 1000 sene önce yazılmış,
Kaşgarlı Mahmut'un
'Divanû Lugati't-TÜRK'ünü duymadınız mı?
M.S. 552'de kurulan
'Göktürk Devleti'ni bilmez misiniz? Başbakanımızın otoyolunu yaptırdığı,
M.S. 732'de yazılan
'Orhun Yazıtları'nı kimler yazmış, dikmişlerdi?
Göktürk Kitâbeleri'nde şöyle yazılır:
'Ey Türk! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir...' Bilge Han, sanki bu satırları bizim cühelâ için yazmış gibidir.
Proto-Türkler'den ve antik devirden başlayınız da günümüze kadar
Türkler yaşamışlar; devletler, imparatorluklar, medeniyetler kurmuşlar ve
Abdülkadir Satuk Buğra Han'ın
Peygamber Efendimizi (s.a.v.) rüyasında görmesiyle
İslâmiyet ile şereflenmiş ve hemen her dönemde
'îlâ-yı kelimetullâh'ın öncülüğünü yapmışlardır.
Marko Polo, seyahatnamesinde bugünkü vatanımızı
'Türkiye' diye adlandırmış; bütün
Doğu'lu ve
Batı'lı bilim adamları,
'Osmanlı İmparatorluğu'nu
'Türk İmparatorluğu' (
Turkish Empire) olarak yazmışlar; başta
Kanunî olmak üzere
Osmanlı Padişahları'nı (
Grand Turc) (
Büyük Türk) diye isimlendirmişlerdir.
Osmanlı Dönemi'nde, kurucu
Osman Gazi'den başlamak üzere, bütün padişahlar
'Türk' olduklarını söylemişler; buna ilâveten -
Yavuz'dan sonra-
İslâm Halifesi olmakla da övünmüşlerdir.
Pan-İslâmizm'i en iyi uygulayan
Abdülhâmid Han, birçok defa
'Ben Türk Hakanıyım' demiştir.
15. asırda yazılan
'Âşıkpaşa Tarihi'nde,
Türklerin soyu
Oğuz Hân'a (M.Ö. 204) dayandırılmıştır.
Fatih ve
Kanunî dönemlerinde yazılan kanunnamelerde,
Cengiz Han'a atıflar vardır.
Kanunî'nin beyan ettiği unvanlar arasında
'Türk Hakanlığı' da vardır.
Yavuz,
Doğu Anadolu'daki
Türk devletlerinin tahrirlerinde
'Türk' sıfatını kullanmıştır.
Ahmet Yesevî'nin (k.s.)
'Alperenleri',
Hacı Bektaş-ı Velîler,
Yunus Emreler ve daha nice mücahidler,
Türkmen evliyaları,
Türklükleriyle övünmüşlerdir.
Türkler, 6000 yıldır dünya tarihinde vardır ve inşaallah kıyamete kadar da
Müslüman olarak yaşayacaklar; ezan sesini dinleyerek ayyıldızlı
Türk ve
İslâm bayrağını şerefle taşıyacaklardır.