Sevgili okuyucular, bu Pazar sizlerle Türkçe üzerine sohbet etmek istiyorum. Önce şunu ifade edeyim ki inançlı bir Müslüman olarak Kelâmullah'ın dili bâşımız üzredir. Zaten bu dile gündelik Arapça olarak bakmak da kifayetsiz olur. Kelâmullah'ın dili Kur'anca, bir bakıma Allahca'dır (Cenab-ı Hakk'ın c.c. hitap ettiği dil anlamında).
Efendim, bendeniz bir 'Türkçe hayranı'yım. Yurt dışında en çok eksikliğini hissettiğim iki şey, ezan sesi ve Türkçe'dir. Ne yazık ki yeni nesiller güzel Türkçemiz'in kıymetini bilmiyor ve hakkını vermiyorlar.
***
Dünyanın en eski dillerinden biri -bence birincisi-
Türkçe'dir. Yazı dili olarak en eski dillerin başında da ilk
Türkçe alfabemiz olan
'Runik Alfabesi' gelir. M.Ö. 4. yüzyılda
İskitler döneminde yapılan
Isık Kurganı'nda bulunan bir vazoda,
'Altın Elbiseli Adam'ın hemen yanında
Runik yazıları görülmüştür.
Göktürk âbidelerini ve yazılarını uzun uzadıya anlatmamıza lüzum var mı, sanmıyorum.
Türk Milleti,
İslâmiyetle şereflendikten sonra alfabesini değiştirdi ve binlerce yıllık kültürünü
İslâm Medeniyeti ile zenginleştirdi. Bundan 1000 yıl önce,
Doğu Karahanlı Türk Devleti'nin hakanı
Muhammed Buğra Han'ın torunu, veliaht
Hüseyin Çağrı Tigin'in oğlu,
Karahanlı hanedanının şehzadesi
Kâşgarlı Mahmut, dünyanın ilk sözlüğü olan
'Divanû Lugati't-Türk' isimli eşsiz eserini kaleme aldı.
Kâşgarlı Mahmut'un binlerce
Türkçe kelimenin yer aldığı eserinde, hâlen kullandığımız
'ütü',
'mendil' gibi kelimelerden tutunuz da
'tanışma kuralları'na kadar birçok sözcük,
Türklerin bin yıl önce yerleşik bir medeniyete sahip olduğunu gösteriyor.
***
Düşünebiliyor musunuz dostlarım? Günümüzün
'lingua franka'sı (ortak yaygın dil) olan
İngilizce, bizim
Orhun Kitâbeleri ve ondan da 300 yıl sonra
Türkçe sözlük yazılırken henüz dil olarak oluşmamıştı. Sadece
İngilizce mi?
Almanca,
Fransızca,
İspanyolca,
İtalyanca,
Rusça da henüz yoktu. Bazı diller de yeni oluşmaya başlamıştı.
Antik dünyada,
Sümerce,
Hititçe, eski
Mısır dili gibi artık kullanılmayan diller dışında,
Eski Farsça,
Soğdca,
Çince,
Sanskritçe,
Latince ve eski
Yunanca vardır. Bütün bu dillerin içinde sadece
Türkçe,
Arapça,
Çince biraz da
Farsça, yaşayan diller olarak varlığını devam ettirebilmiştir. Bunlardan
Çin'deki
Türk asıllı
Çu Devleti ve
Hanedanı (M.Ö. 1050-256),
Çin kültürünün temellerini atmıştır.
***
Efendim, günümüz dünyasında 3
'lingua franka' vardır. Birincisi 470 milyon kişinin kullandığı
İngilizce, ikincisi 300 milyon kişinin anadil olarak kullandığı (ve daha fazla sayıda kişinin konuştuğu)
Türkçe; üçüncüsü ise, 260 milyon kişinin kullandığı
İspanyolca'dır. Her ne kadar
Çin ve
Hindistan'da kullanılan dillerin nüfus bakımından sayısı fazla da olsa; bunlar kendi coğrafyaları haricinde geçerli olmayan dillerdir.
Bilir misiniz ki o bizim ağızda bal tadı veren ve cahil cühelânın hor gördüğü
Türkçemiz, uzun asırlar boyunca dünyanın tek
'lingua franka'sı olmuş ve arkasından gelen
Latin ve
Grek menşeli dillere nal toplatmıştır.
***
İngilizler, dünyanın en zengin dilinin
'İngilizce' olduğunu iddia etmişler ve içerisinde
İngilizceden başka her halt bulunan 500 bin kelimelik
Oxford sözlükleriyle öğünmüşlerdir. Şu anda internette bulunan 27 bin sayfalık
Büyük Türkçe Sözlük (
TDK) 572 bin kelimeden fazladır. Ayrıca, bilim-sanat sözcükleri, mahallî ağızlar, deyimler, eski
Osmanlı Türkçesi ve diğer
Türkçe lehçelerindeki sözcüklerle birlikte bu sayı 1 milyonu geçmekte ve en zengin dil olarak ilân edilen
İngilizce'yi ikiye katlamaktadır.
Türkçe fonetik bakımından da en âhenkli dildir. Ne
Fransızca, ne de
Farsça bu bakımdan
Türkçe'yle boy ölçüşebilir.
Orta Asya,
Türkistan Türkçesi'ni bir sanatkâr zerafetiyle işleyen
Osmanlı,
'İstanbul Türkçesi' diyalektini (lehçesini) dünyanın en güzel sesli dili hâline getirmiştir.
İşte sevgili okuyucular, bizim dilimiz böylesine muhteşem bir dildir. Ne mutlu bu dille konuşan canlara, ne mutlu bu dille sevişen gönüllere, ne mutlu bu dille düşünen beyinlere...