AK Parti'nin 4. Olağan Büyük Kongresi, sadece bir siyasî partinin değil 'Milletin Kongresi' olmuştur. Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla yekvücut Aziz Türk Milleti, Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasıyla duygulanmış, ağlamış, heyecanlanmış ve coşmuştur. Erdoğan, bu konuşmasıyla milletimizin, tarihiyle, istikbaliyle, değerleriyle, kültür ve medeniyetiyle bütün varlığını ortaya koymuş; âdeta insanımızın gönül tellerinde sevgi, kardeşlik ve beraberliğin bestesini yapmıştır.
Hitabet tarihine geçecek kadar güzel olan bu konuşmanın her kelimesine hiç tereddütsüz imzamı atabilirim. Daha da önemlisi, milletin çok büyük çoğunluğu da bu konuşmaya imzasını atacaktır. Erdoğan, millete mal olmuş bu konuşmasında, sadece gerçekleştirdiği değişim ve dönüşümü anlatmakla kalmamış, bundan sonraki 11 yılın da vizyonunu ortaya koymuştur. Lâkin, bence bunların hepsinden de daha önemlisi, Erdoğan'ın 75 milyona tercüman olarak verdiği sevgi, birlik, inanç ve millîlik mesajlarıdır.
Erdoğan, sözlerine Sezai Karakoç'un en güzel ve mânâlı şiiriyle, Allah'a 'Sevgili' diye hitap ederek başlamış ve konuşmasında âdeta 'Diriliş Nesli'nin Âmentüsü'nü dile getirmiştir. Üstâd Necip Fazıl'ın ifadesiyle 'Kim var diye seslenince, sağına ve soluna bakmadan, fert fert ben varım cevabını verici' bir dâvâ ahlâkına sahip olduklarını vurgulamış; bizi 1071'deki Malazgirt Muharebesi'ne, Alpaslan Gazi'nin yanına götürmüş; Ârif Nihat Asya'nın 'Fetih Marşı'ndan ve Mehmet Âkif'in Çanakkale Şehitleri'nden kıtalar okumuş; yeni kaybettiğimiz Neşet Ertaş'tan ve Âşık Veysel'den deyişler söylemiş, hattâ bir sürpriz yaparak Âşık Veysel'i kendi sesinden dinletmiştir.
Tarihe, bu değişim, dönüşüm ve diriliş neslinin en büyük lideri olarak geçeceğine inandığım Recep Tayyip Erdoğan, bu tarihî konuşmasında, Aziz Milletimizin bütün millî ve mukaddes değerlerini dile getirmiş; Yahya Kemal'in deyişiyle 'kökü mâzide olan âtî' perspektifini en güzel şekilde çizmiştir.