Dünyada hiçbir millet bizim mazlum ve mağdur milletimiz gibi iftiraya uğramamıştır. Güya 24 Nisan 1915'te, İstanbul'daki bütün Ermeniler tutuklanmış ve sürgüne gönderilip öldürülmüş. Ermeni diyasporasına ve maaşlı uşaklarına göre, sözde Ermeni soykırımının başlangıç tarihi bu imiş. Baştan aşağı gerçeklere aykırı şekilde nakledilen bu olayı, Taşnak kalıntısı diyaspora, içimizdeki cahil ve suiniyetli temsilcileri 'Büyük Felâket' diye adlandırıyorlar. Ne yazık ki geçen yıl ABD Başkanı Obama bile bu propaganda mahsulü deyimi kullanabilmiştir.
***
Düşünebiliyor musunuz? Sanki, bin yıldır birlikte huzur içinde yaşadığımız, kardeş bildiğimiz
Ermenileri durup dururken tutuklayıp öldürmüşüz, soykırıma tâbi tutmuşuz... Halbuki olayların gerçek yüzü tamamen farklıdır.
19. yüzyılın sonunda emperyalist ülkelerin tahrikiyle kurulan
Ermeni Taşnak ve
Hınçak örgütleri, dünya tarihinin ilk terör örgütleridir.
Osmanlı, bu örgütlerin terör ve isyan eylemlerine tam 33 yıl sabırla tahammül etmiş; ancak bu eylemler
1. Dünya Savaşı'nda
Türk Ordusu'nu arkadan hançerlemeye kadar varınca,
27 Mayıs 1915'te çıkarılan bir
Kanun-u Muvakkat ile tehcir kararı almak mecburiyetinde kalmıştır.
Ermeni terör örgütleri
Erzurum,
Sason,
Van,
Zeytun,
Adana,
Muş,
Bitlis,
Kars,
Ardahan,
Diyarbakır,
Erzincan katliam ve mezalimlerini gerçekleştirmişler; bu olaylarda 500 binden fazla
Müslüman Türk ve
Kürdü görülmemiş bir vahşet ve işkenceyle öldürmüşlerdir. 1915 Mayısı'nda
Rus destekli
Ermenilerin Van'da 35 bin kişiyi katletmesi bardağı taşırmış ve tehcir kararı verilmiştir.
Ermeni terör örgütleri
Osmanlı başkenti
İstanbul'da da çeşitli terör eylemleri yaptılar.
Hınçak örgütü
Kumkapı'da tedhiş düzenledi.
Taşnaklar, örgütlerini desteklemeyen
Ermeni Patrikhanesi'ni bastılar.
Hükûmet'in bulunduğu
Bâb-ı Âlî Baskını'nda çok sayıda sivil ve askeri şehit ettiler.
Osmanlı Bankası baskınından
padişaha suikast teşebbüsüne kadar her türlü terör eylemini yapmaktan çekinmediler.
***
Peki o halde
24 Nisan'da ne oldu;
'Büyük Felâket' neydi? Hemen belirtelim ki bütün gerçek dışı iddiaların aksine,
24 Nisan 1915'te tek kişinin kılına dahi zarar verilmedi. Nüfus sayımlarına göre, o sırada
İstanbul'da 77 bin
Ermeni vatandaşımız yaşıyordu. Bunların içinde devletin yüksek makamlarında bulunanlar, hattâ bakan olarak görev yapanlar bile vardı. Bu tarihte,
İstanbul Ermenileri'nin tamamı değil, sadece binde 3'üne tekabül eden 235 örgüt üyesi tutuklandı.
24 Nisan'da tutuklananlar,
Taşnak,
Hınçak,
Ramgovar terör örgütlerine mensup militanlardı. Tutuklananların evlerinde ve işyerlerinde yapılan aramalar sonucunda, orta çapta bir askerî birliğin donanımına yeterli miktarda binlerce silâh ve mühimmat bulundu.
Tutuklananlar
Çankırı ve
Ayaş'a gönderilerek gözetim altına alındılar ve kendileri için
Osmanlı Bütçesi'nden ayrılan tahsisatla ellerini kollarını sallayarak kısa bir süre yaşadılar. Gözetim altında bulunanların çoğunluğunu teşkil eden 178 kişi, iki hafta sonra 8 Mayıs'tan itibaren serbest bırakılmaya başlandı. Sadece
57 kişi Suriye'de ikâmet ettirildi;
geri kalanlar ise affedildiler.
Bu arada,
Gomidas Enstitüsü'ne ismini veren müzisyen
Gomidas'ın bütün tutukluluğu,
Çankırı'da 13 gün zorunlu ikâmetten ibarettir. Hastalanınca
İstanbul'a, oradan da
Dahiliye Nezareti'nin özel izniyle
Viyana'ya gitmiştir.
Tamamı da terör örgütü üyesi olmasına rağmen, 24 Nisan tutuklularından tek kişi dahi idam edilmemiştir.
***
İşte
'Büyük Felâket' budur... Sorarım size, bugün aynı olay hangi demokratik ülkede cereyan etmiş olsaydı bu tutuklamalar yapılmazdı? Bir farkla ki, tutuklananlar bu kadar kısa sürede affedilmez; çok daha ağır şekilde cezalandırılırlardı.