Bugün Yüce Türk Milleti son millî kahramanını toprağa veriyor... Rauf Denktaş, Türk Milleti'nin yetiştirdiği en değerli devlet adamlarından biriydi. O, basit bir politikacı değil, kelimenin tam mânâsıyla bir 'mücahit lider' ve gerçek bir 'millî kahraman'dı. O, 1571'de Kıbrıs'ı fetheden Lala Mustafa Paşa kadar kahraman bir 'gazi'ydi. Bütün ömrünü Kıbrıs'a, Kıbrıs Türkü'ne ve Türk Milleti'ne vakfetti. Büyük Atatürk, nasıl 'Millî Mücadele'yi gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduysa, Rauf Denktaş da Kıbrıs'ı 'millî dâvâ' haline getirdi ve hayatı boyunca Kıbrıs Türkü için mücadele ederek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni kurdu.
***
Rauf Denktaş, son yarım asırlık dönemde, dünyanın en iyi yetişmiş, en tecrübeli devlet adamları ve diplomatları arasında baş sırada geliyordu. Uluslararası ilişkiler mevzuatına O'nun kadar hâkimiyeti bulunan bir uzman gösteremezdiniz.
Eğer Denktaş olmasaydı; Kıbrıs'ta hiçbir şekilde söz sahibi olamazdık. ENOSİS çoktan gerçekleşmiş olur ve Kıbrıs Türkü soykırıma mâruz kalırdı.Eğer Denktaş olmasaydı; AB'ye katılarak kısa yoldan köşeyi dönme hırsına kapılmış bazı gâfiller, ellerinde AB bayraklarıyla O'nun aleyhinde nankörce miting düzenleyemezlerdi; çünkü yedi sülâleleriyle birlikte yeryüzünden silinmiş olurlardı.
Eğer Denktaş olmasaydı; Talât da bırakınız Cumhurbaşkanlığına seçilmeyi, şimdi İngiltere'de maişet derdinde bulunacaktı.
***
Denktaş'ı son yıllarda çok üzdüler.
O'nun
'Kıbrıs dâvâsı'ndaki azimli ve kararlı tutumunu yanlış değerlendirdiler. Düğümün atılışındaki hassasiyeti kavrayamayanlar, bir kılıç darbesiyle çözebileceklerini zannettiler.
Denktaş'ın kitabını yazdığı
'Akritas Plânı'nı anlasalar ve
ENOSİS politikasını deşmeye çalışsalardı,
Kıbrıs'taki son çözümsüzlük ortaya çıkmazdı. Halbuki daha sonraki politikalarını,
Denktaş'ın hassasiyetlerinden ve mukavemetinden yararlanarak inşa edebildiler.
Denktaş,
Türk Milleti'nin dâvâsını çok anladığını biliyordu. Onun için sıkıntılı anlarında
Anadolu'nun sade insanının bağrına sığındı.
Türk Milleti,
O'nu irfanı ve sevgisiyle daima kucakladı.
***
Daha önce de defaatle iftihar ederek yazdım: Ben
Denktaş hayranıyım.
O'nun hayatını, çektiği çileleri ve şanlı mücadelesini yakından takibe çalıştım.
O'nu 1967'de tanımıştım. O sırada
Ankara'da sürgündeydi.
Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde düzenlediğimiz
'Kıbrıs' konulu bir açık oturuma katılmıştı. Bana
'12'ye 5 Kala Kıbrıs' adlı kitabını imzalayıp hediye etmişti.
O'nun değerli bir hâtırası olan bu eseri kitaplığımın başköşesinde saklarım. Daha sonra aramızda yarım asra yakın devam eden bir dostluk gelişti.
O'nunla müteaddit defalar yaptığımız görüşmelerde, hiç bıkıp usanmadan en açık ve gerçekçi şekliyle
Kıbrıs dâvâmızı anlatmış;
Rum tarafının tutumunu tarihî arka planıyla birlikte izah etmişti.
Rauf Denktaş, bir gönül adamı, adeta mütevazı bir
'derviş'ti.
Allah'a inancı tamdı. Daha çok genç yaşta yazdığı
'Saadet Sırları' isimli ilk kitabında,
'Saadetin yatağı ve kaynağı kendi kalbimiz, temeli fazilet ve ahlâktır' diyordu.
'Kur'andan İlhamlar' isimli eserinde,
'Karşımızda kilisenin etrafında örgütlenmiş bir kitle... Biz hâlâ lâiklik okullarda din dersi verilmesine müsait mi? şamatası arasında yılları geçiriyoruz' şikâyetinde bulunuyordu.
Özellikle ömrünün son döneminde tasavvufa merak salmıştı; bir
Mevlânâ hayranıydı. Ben
O'nun kadar mütevazı, terbiyeli, hoşsohbet ve sevimli insana az rastladım.
***
O, son nefesinde dahi
'Bağımsız Kıbrıs Türk Devleti'ni haykıracak kadar büyük bir idealistti. İrtihali, sadece
Kıbrıs ve
Türkiye için değil, bütün
Türk ve
İslâm Dünyası için de büyük bir kayıptır.
Yaralı yüreğim ve gözyaşlarımla
O büyük mücahide
Allah'tan rahmet, yakınlarına ve
Türk Milleti'ne başsağlığı diliyorum.