Türkiye, 14 Mayıs 1950'de yapılan genel seçimlerle 27 yıldan beri süren tek parti (CHP) dikta rejiminden kurtuldu ve çok partili parlamenter demokrasiye geçildi.
Lâkin demokrasi dışı güç odakları uzun süre tasfiye edilemedi. Çok partili hürriyetçi demokrasi uygulamasına geçildikten sonra üst üste seçim mağlûbiyetlerine dûçar olan CHP, millet iradesinin kendisine vermediği iktidara demokrasi dışı yollarla ortak olmaya çalıştı.
DP'liler iyi niyetle 'Devr-i sâbık yaratmayacağız' demişler ve CHP'nin devletteki 'bürokratik hegemonyası'na dokunmamışlardı. Ancak, dönemin sonuna doğru merhum Menderes'in 'İktidar olduk fakat muktedir olamadık' itirafı, CHP'nin bürokratik egemenliğinin millet iradesinde açtığı gediğin büyüklüğünü en güzel şekilde gösteriyordu.
***
CHP'nin teşvikiyle yapılan
27 Mayıs 1960 Darbesi ile
Türkiye'de yaklaşık yarım asır sürecek bir
'Darbeler Dönemi' başlıyor; başta
'bürokratik hegemonya' olmak üzere
'militarist hegemonya' ve
'jüristokratik hegemonya', ülkede uygulanan rejimi, kısıtlı bir vesayet rejimi hâline getiriyordu. Yüreksiz politikacılar bu vesayet rejiminin şartlarına baş eğerken, millet bir avuç jakoben azınlığın eline geçen gerçek iktidar odakları karşısında çaresiz kalıyordu.
CHP elitizminin pompaladığı
'irtica' korkusu altında tahrik ve istismar edilen darbeci odaklar, her an elleri tetikte rejime müdahale için bekliyordu
'Militarist hegemonya',
27 Nisan 2007 Muhtırası'na karşı
Hükûmet'in direnişiyle erimeye başlıyordu.
27 Mayıs'ta
Yassıada Mahkemesi'nin kurulmasıyla
CHP zihniyetinin yargıyı ele geçirmesi, daha sonra
Anayasa Mahkemesi,
Danıştay ve
Yargıtay'ın siyasallaştırılmasıyla devam ediyor; son yirmi yıllık dönemde ise, yargıdaki
'CHP'lileştirme' müşahhas bir hâl alıyor ve
CHP jakobenizminin
'jüristokratik hegemonyası' belirgin bir şekilde kuruluyordu.
Başbakan Erdoğan ve
Cumhurbaşkanı Gül'ün kararlı tutumları neticesinde, özellikle
12 Eylül 2010 Referandumu ile jüristokratik hegemonya yıkılmaya başlıyordu.
***
Türkiye'de marksistlerin ve ulusalcıların en fazla yuvalandıkları yer
'üniversiteler/ yüksek öğretim kurumları' olmuştur.
DP iktidarının son oylarında, darbe ortamı hazırlamaya çalışan
CHP jakobenizmi üniversite öğretim üyelerini ve öğrencilerini sokağa dökmüştür. 1960 sonrasında
'Soğuk Savaş'ın en hararetli yıllarında,
'üniversite özerkliği' zırhı arkasında faaliyet gösteren marksistler,
12 Eylül Darbesi'nden sonra tasfiyeye uğramışlar ve onların yerini militarist vesayet taraftarı
CHP'li
'ulusalcılar' almıştır.
Üniversite, ne yazık ki daima
Türk Demokrasisi'nin çıban başı olmuş ve
12 Eylül Kurumu olarak teşkil edilen
YÖK'ten sonra tamamen totaliter bir yönetim şekli altında, yüksek öğretimde eğitim, bilim ve araştırma fonksiyonları gerilemiştir. Bu arada,
CHP'nin ulusalcı jakoben takımının eline geçen üniversite,
'Ordu göreve!' çağrıları yapan antidemokratik bir kuruma dönüşmüştür.
Üniversite'de
YÖK Başkanı ve üyeleri, her dönemde mevcut merkez-sağ iktidarın karşısında ve
CHP muhalefetinin yanında yer almıştır.
***
27 Mayıs'tan sonra ideolojik şiddet eylemlerinin ve
12 Eylül'den sonra da totaliter jakobenizmin odağında yer alan üniversiteler, milletimiz için,
'huzursuzluk' kaynağı oluşturmuştur. Özellikle çağdışı
'başörtüsü yasağı' ve meslekî- teknik öğretimi tahrip eden
'katsayı uygulaması',
12 Eylül'den sonra milletimizin başbelâsı hâline gelmiştir.
Dört yıl önce
YÖK Başkanlığı'na atanan
Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, yüksek öğretimin bu iki başbelâsını büyük bir azim ve kararlılık göstererek, kendisine yöneltilen tepki ve tehditlere aldırmadan çözüme kavuşturmuş, demokratik ve tarafsız üniversite konusunda önemli adımlar atmıştır.
O'nun
YÖK Başkanlığı döneminde üniversite sayısı katlanarak artmıştır.
Yusuf Ziya Hoca'nın
YÖK Başkanlığı sayesinde, yarım asırlık vesayet döneminde
'militarist' ve
'jüristokratik' tahakkümden kurtulan
Türkiye'de jakoben elitizmin
'üniversite hegemonyası' da sona ermiş ve milletimiz
'başörtüsü yasağı' ve
'katsayı haksızlığı' uygulamalarından kurtulmuştur.
Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'a teşekkür ederken, milletimizin çoğunluğunun hislerine tercüman olduğuma eminim.
Güle güle
Yusuf Ziya Hoca! Bu millet senin hizmetlerini unutmayacaktır.
Bu vesile ile yeni
YÖK Başkanı değerli bilim adamı
Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya'ya da başarılar diliyorum.