24 Kasım Perşembe günü KKTC'de düzenlenen 'Uluslararası İzolasyonlar Sempozyumu'na iştirak ederek açılış konferansını verdim. KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu'nun himayelerinde Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ile Lefke Avrupa Üniversitesi tarafından müştereken düzenlenen ve yabancı katılımcıların da bulunduğu Sempozyum çok başarılı şekilde gerçekleştirildi.
Üç gün devam eden sempozyumda KKTC'nin izolasyonu konusu, siyasî, ekonomik, kültürel ve sportif bakımlardan değerlendirildi.
***
KKTC konusunda
Batı ve
BM tamamen tek taraflı ve sübjektif uygulamalar içindedir.
Kuzey Kıbrıs'a uygulanan izolasyonun ve ambargonun hiçbir hukukî gerekçesi yoktur.
KKTC'nin 1983 yılındaki ilânından sonra,
BM Güvenlik Konseyi,
KKTC'nin yeni ve bağımsız bir devlet olarak tanınmaması için
sadece bir çağrıda bulunmuştur.
BM Güvenlik Konseyi'nin
541 No'lu kararı, bu tanımama çağrısı dışında,
Kıbrıs Türk toplumuna uygulanan izolasyonlara dair maddeler ihtiva etmemektedir. Gene
550 No'lu kararda da tanımama haricinde herhangi bir izolasyon hükmü bulunmamaktadır (TESEV Raporu).
Bu durumda,
KKTC üzerinde uygulanan izolasyon uluslararası hukuka açıkça aykırıdır.
Uygulanan izolasyonun
KKTC'ye faturası 52 milyar dolar civarında olmuş ve bu ambargo
Kıbrıs Türk toplumuna önemli ölçüde zarar vermiştir.
***
Bilindiği gibi 24 Nisan 2004'te
BM'nin
Annan Planı üzerinde her iki kesimde yapılan referandum neticesinde,
Kıbrıs'a çözüm getirecek plan,
Türk toplumu tarafından büyük çoğunlukla kabul edilirken,
Rum toplumu tarafından reddedilmiştir.
Lâkin, retçi
Rumlar referandumun ertesinde âdeta ödüllendirilirken,
BM ve
AB'nin isteği doğrultusunda oy kullanan
Türk toplumu bilâkis cezalandırılmıştır.
AB,
KKTC'ye ve
Türkiye'ye izolasyonların kaldırılacağı sözünü vermişken, aradan yedi yıl geçmesine rağmen sözünü yerine getirmemiştir.
Kıbrıslı
Türkler,
KKTC'de yaşayan
AB vatandaşları olarak,
AB'nin imkânlarından yararlanma ve
AB kurumlarında temsil edilme hakkına sahiptirler.
Ancak,
AB müktesebatının
KKTC'ye uygulanması bir yana,
Kuzey Kıbrıs AB toprakları arasında sayılmasına rağmen, hukuka aykırı olarak dışlandığı görülmektedir.
Bunu bir nebze telâfi etmek üzere
Avrupa Parlamentosu'nda ve
AB Konseyi'nde
Kıbrıslı Türk temsilcileri için
'gözlemci' statüsü tanınmalıdır.
***
KKTC üzerinde uygulanan izolasyonun, öncelikle dış ticaret, ulaştırma ve turizm alanlarında daha fazla vakit kaybedilmeden kaldırılması lâzımdır. Bunun için çeşitli yöntemler kullanılabilir.
Şöyle ki:
1. Tayvan Modeli: Buna göre, devletler
KKTC'yi tanımadan izolasyonları de facto olarak, fiilen kaldırabilirler. Esasen devletler arasında ilişki kurabilmek için tanımak şart değildir.
Bu konuda hem
KKTC'nin hem de
Türkiye'nin yoğun şekilde faaliyette bulunması gerekir.
Ayrıca,
Türkiye üzerinden ilişkiye girilmesini de kolaylaştırmak lâzımdır.
2. Tanıma Kampanyası:
BM Güvenlik Konseyi'nin 541 ve 550 No'lu kararlarına rağmen,
KKTC'nin tanınması konusunda yoğun bir kampanya başlatılabilir. Bu sayede kısa zamanda çok sayıda ülkenin
KKTC'yi tanıması sağlanabilir.
3. Türkiye ile Entegrasyon:
Başka çare kalmadığı takdirde
KKTC'nin
Türkiye ile entegrasyonu düşünülmelidir.
Böylece, hukukî hakları gasp edilen
KKTC ile
Türkiye birlikte
AB benzeri entegrasyonlar içinde yer alabilecektir.
***
Bugüne kadar
Rum tarafı, hep bekleyerek ve olumsuz tavır alarak kazançlı çıkmıştır. Ancak, bundan sonra klâsik
Rum taktikleri netice vermeyecektir. Barındırdığı 10 bin civarındaki kara parayı aklama şirketiyle
'mafya devleti'ne dönüşmüş
Bizans mukallidi
Rum yönetimi, yılların rahatlığının sonuna geldiğini artık fark etmelidir.
2012 Ocağı'nda
ABD'de yapılacak
BM zirvesi,
KRY bakımından son şans olabilir.
Zira,
KKTC de
Türkiye de artık sabrının sonuna gelmiştir.