Beklendiği gibi, Şansölye Angela Merkel'in partisi Hıristiyan Demokrat CDU/ CSU, seçimleri önemli bir başarıya imza atarak yüzde 42 gibi bir oyla kazandı. Ancak 2009- 2013 arasında iktidarda olan koalisyonun küçük ortağı olan Merkez sağ FDP, tarihinde ilk kez yüzde beş barajının altında kalarak ciddi bir sürpriz oluşturdu. FDP parlamentoya giremediği için, sandalye dağılımında beklentilerin dışında bir aritmetik oluştu.
Angela Merkel, neredeyse parlamentoda salt çoğunluğu sağlayabilecek kadar sandalye kazanmasına rağmen, kendisine bir koalisyon ortağı bulmak zorunda kalacak. Diğer partilerin seçim performanslarına bakıldığında, hiçbiri başarılı değil. Sosyal Demokrat SPD, yüzde yirmi beşler düzeyinde oy alarak beklediği performansa ulaşamadı. Yeşiller Partisi ve Sol Parti de, beklentilerinin iyice altında kaldılar. Kısacası, hiçbir siyasi parti, Merkel'le koalisyona girmek konusunda istekli görünmüyor. Ne var ki, Alman siyaset geleneği, böylesi hükümet krizlerinin daima aşıldığını bizlere geçmişte gösterdi.
Bu seçimler, Alman halkının Merkel politikasını desteklediğini gösterdi. Güven veren ev hanımı "Hausfrau" hali, kendi partisinin seçmen tabanının çok ötesine giden bir seçim performansı sağlamasını mümkün kılıyor. Kısa vadede Alman ekonomisi, onu diğer AB ekonomilerinden ayıran yapısıyla, sağlam bir gelişme göstereceğinin tüm işaretlerini veriyor. Almanya'da işsizliğin iyice düşmesi, büyümenin sürmesi, muhtemelen diğer AB ekonomilerinde de ciddi etki yaratarak, Türkiye'nin en büyük sınai ve ticari ortağı olan AB'nin silkinmesini sağlayabilir. Bunun da Türk ekonomisine mutlaka olumlu etkileri olacaktır. Merkel yönetiminde Almanya, Yunanistan başta olmak üzere "müflis hale gelen" Euro bölgesi ülkelerine çok ciddi borç verdi. Yunanistan, Almanya tarafından "reformlar yapması" koşuluyla desteklendi. Bu destek, 2009'dan beri sürüyor ve bu süreç boyunca Yunanistan, sadece ücretlerde indirim yaptı fakat reformların neredeyse hiçbirini uygulamadı. İşsizlik artıyor, daha da artacak, buna paralel olarak eskiden son derece marjinal olan faşist sağ yükseliyor.
Bu borcun geri ödenemeyeceği muhtemelen iki yıllık bir süre içinde ortaya çıkabilir. O zaman, piyasaları yatıştırmak için daha önemli finansal kaynaklar bulunması gerekecektir. Bunun Alman seçmenine nasıl yansımaları olacağını orta vadede görebileceğiz. Ancak bugün itibarıyla, Şansölye Merkel, ne iç politikada, ne de dış politikada, karşısında kendi politikalarına alternatif oluşturacak siyasi hareket ve liderler görmüyor. Almanya'nın Euro'dan çıkmasını isteyen Alternatif Parti, yüzde beş barajının altında kaldı çünkü ekonomide işler yürüyor. Yürüdüğü sürece de, alternatif ya da marjinal hareketlerin Almanya'da kendilerine gelişme alanları bulmaları mümkün değil.
Son Başbakanlık dönemine başladığını basına sızdırmış olan Angela Merkel'den, özellikle Türkiye politikası konusunda yumuşama beklenebilir mi? Bugüne kadar inatla Türkiye'nin AB perspektifini tıkayan Merkel'in, belki SPD ile koalisyon yapması halinde bazı adımlar atması ihtimal dâhilinde olabilir. Bugüne kadar gördüğümüz "sakin fakat inatçı" siyaset yapma biçimiyle Şansölye Merkel, yeni bir ekonomik bunalım çıkmadığı sürece, var olan politik çizgisini değiştirir mi?