Avrupa Birliği Devlet Başkanları, AB Konseyi adı altında toplanır ve AB'nin en yüksek siyasi organıdır. Herman Van Rompuy, üç yıldır bu kurumun başkanlığını ve sözcülüğünü yapıyor. AB Başkanı, geçtiğimiz perşembe Ankara'yı ziyaret etti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD ziyaretinin ardından, Van Rompuy'un Ankara'ya gelmesi, Batı dünyasında Türkiye ile yeni bir ilişki çerçevesi oluşturulduğunun çarpıcı bir örneğini veriyor.
Yıllardır AB ilişkilerini gündemde tutan, devamlı ziyaretlerle AB başkentlerinin gündemine Türkiye'yi taşıyan AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, bu çalışmaları sonunda ilişkilerin siyasi bir krize dönüşmesini engelledi, Van Rompuy ziyaretinin altyapısını oluşturdu.
Kamuoyunda yeterince yer bulmayan bu hassas ve yapıcı ziyaret, "batı ittifakı" diyebileceğimiz ABD ve AB'nin, Türkiye ile 21. yüzyıldaki ilişkilerini yapılandırma ve güçlendirme stratejisinin bir parçasını oluşturuyor. Bu ilişkiler zaten çok derin ve önemli, ancak önemlerinin Batılı müttefiklerimiz tarafından en üst düzeyde kamuoyu nezdinde ifade edilmesi, geçtiğimiz ayın en çarpıcı gelişmelerinden biri olarak belirdi.
Van Rompuy Ankara'da, AB sürecine desteği hiç eksilmemiş kurumların başında gelen TOBB çatısı altında bir konuşma yaptı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşme öncesinde, Van Rompuy, kendisiyle de yüz yüze görüşerek teyit etme fırsatını bulduğum gibi, önemli, uzun vadeli ve olumlu mesajlar verdi. Geçtiğimiz 3 yıl içinde bir hayli duraklayan Türkiye- AB ilişkilerinin kalıcı bir zarar görmemesi için bir günlük bir çalışma ziyareti yapan Herman Van Rompuy, çok iyi hazırlanmış ve yapıcı saptamalarla dolu konuşmasında, bu ilişkiler için yeni, olumlu ve derinleşen bir perspektif çizdi.
Somut anlamda, vizeler ve katılım müzakerelerinin hayatiyet kazanması konularında kısa vadede gelişmeler olacağını söyledi. Türkiye'nin bölgesinin ne denli tehlikeli bir coğrafya olduğunu, bu coğrafyada Türkiye'nin istikrar sağlayıcı gücünün önemini tebarüz ettirdi. Enerji konusu, AB tarafından hayati bir boyut olarak görülüyor ve Van Rompuy, bu konuda Avrupa Komisyonu temsilcileri ve Türkiye'deki bakanlıkların derinleştirilmiş istişare mekanizmasını anlattı. Sözü buradan Güney Kıbrıs'a getirerek, doğal gaz konusunu ve Lefkoşa'da parlamentoda yaptığı konuşmasını hatırlattı, AB'nin çözüm konusunda Güney Kıbrıs'a baskı yaptığının işaretini verdi.
Van Rompuy, uzun ve ayrıntılı biçimde AB ekonomisinin ve ticaret hacminin öneminden ve gelişmesinden bahsetti. ABD'den de, Japonya ve Çin'in toplamından da büyük bir ekonomik blok olduklarını hatırlatan Başkan Van Rompuy, dünya gayri safi hâsılasının beşte birinin, 500 milyon kişilik nüfusuyla AB Tek Pazarı olduğunu vurguladı. Ortak ticaretimizin 115 milyar Euro'ya ulaştığının da altını çizdi. Tüm konuşması, "ortak bir kadere sahip olduğumuz" ana fikri üzerinde örülmüştü. ABD ile AB arasındaki serbest ticaret ve yatırım alanı sürecinden bahsetti, Türkiye'nin bunun bir parçası olacağını vurguladı. "Eksen kayması" tartışmalarının gerçeklerden ne kadar uzak olduğu da, bu değerlendirmelerden sonra açıkça ortaya çıktı.
Ankara'ya "bir arkadaş ve bir müttefik" olarak geldiğini söyleyen Van Rompuy, AB'nin Türkiye ile "yeni" ve "daha sağlam" köprüler inşa etmeye kararlı olduğunu bildirdi. Vurguladığı en önemli hususlardan biri, var olan ilişkilerimizin çok önemli bir servet olduğu ve bunlardan geri adım atmak bir yana, çok daha derinleştirilmesi gerektiğiydi.