Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Avrupa Birliği ile müzakere

Avrupa Birliği konusunda uzun süredir Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kamuoyuna yönelik açıklamalarda bulunmuyordu. AK Parti'nin geçtiğimiz eylül sonunda yapılan son kongresinde kürsüde yaptığı üç saate yayılan ayrıntılı değerlendirmesinde, AB'den neredeyse hiç bahsetmemesi önemli tartışmalara neden olmuş, Başbakan'ın AB hedefini artık gündeminde tutmadığı yorumları yapılmıştı.
Aslında hükümetin AB konusunda rahatsızlığını, çeşitli düzeylerde ve platformlarda dile getirdiği açık... AB tarihinde ilk kez, bir aday ülke, Türkiye, AB dönem başkanlığını üstlenen bir ülkeyi, Güney Kıbrıs'ı, tanımayarak ilişkilerini fiilen dondurdu. Avrupa Komisyonu'nca hazırlanan İlerleme Raporu ise, hükümet çevrelerince son derece tarafsızlıktan uzak bulundu, bu nedenle AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın yönlendirmesiyle "alternatif" bir rapor hazırlandı. Ancak bu gelişmelerin hiçbirine, AB'den üst düzeyde tutarlı bir yanıt gelmedi. Türkiye konusunda AB ülkeleri içinde ciddi bir bölünmüşlük ve uzlaşma eksikliği hüküm sürüyor.
Fransa'da Sarkozy'nin seçimleri kaybetmesi ve Hollande'ın Cumhurbaşkanı olması, Merkel'in tavrını yumuşatma sinyalleri vermesi, Türk kamuoyunda AB üyelik müzakerelerinde yeni bir ivme yaşanabileceği beklentisi yarattı. AB Bakanı ve Başmüzakereci'nin bitmeyen enerjisi ve konuyu gündemde tutabilme başarısı, bu beklentinin canlı kalmasını sağladı.

***

Beklenen ivme bir türlü ufukta belirmediği için, Başbakan, ekim sonunda gerçekleşen Almanya seyahatinde ilk çıkışı yaparak, "Euro" bölgesini hedeflemediğimizi söyledi, bir anlamda üyelik müzakerelerinin hızlanması için ciddi bir ödünü masaya koydu. Gene olumlu bir yanıt gelmeyince, bu defa Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Slovakya'yı kapsayan gezisinde, kimsenin öngörmediği son derece sert bir çıkış yaparak AB'nin Türkiye'ye karşı olan tavrını ciddi biçimde eleştirdi.
Başbakan'ın bir televizyon programında kullandığı ve sonra da tekrar ettiği "Şanghay İşbirliği Örgütü" unsuru, Türkiye'de (ve muhtemelen AB ülkelerinde) bitmeyen "eksen kayması" tartışmasını da alevlendirdi.
Son gelişmeler, belki biraz daha değişik bir gerçeğe işaret ediyor: AB, Türkiye konusunda ciddi bir adım atmak durumunda kalabilir. Başbakan, birkaç kez tekrarladığı eleştirileri bunu isteyerek yaptı. Daha da ilginç tarafı, AB yetkilileri de, Başbakan da Türkiye'deki demokratik işleyiş, yargı ve tutuklanma süreçleriyle ilgili olarak benzer eleştirileri dile getiriyorlar.
İçinde bulunduğumuz gergin tartışma ortamı, kimi reform beklentilerinin gecikmesini tümüyle hükümete mal ederek toplumda haksız bir önyargı oluşmasını sağlıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın verdiği mesajlar AB'ye yönelikti, bu doğru... Ancak bu mesajlar sadece AB'ye mi verildi, Türkiye'de reform sürecinin hızını sürdürmesini engelleyen yapılanma nasıl bir ittifak? Başbakan'ın ortaya koyduğu tavır, aslında herkesin cevabını aradığı soruları gündeme taşıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA