Sabah Kahvesi'nin konuğu olan İzmir Kalkınma Ajansı Kalkınma Kurulu Başkanı Kemal Çolakoğlu'nun önemli gördüğümüz bir önerisini, bugün manşetimize taşıdık. Çolakoğlu, EXPO 2020'ye sağlık teması ile aday İzmir'in, bir sağlık müzesine gereksinimi olduğunun altını çizdi. Kemal Çolakoğlu, Konak Doğum Hastanesi binasının (Dr. Ekrem Hayri Üstündağ Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi) İzmir Sağlık Müzesi kurulması için, ideal nokta olduğunu belirtti. Doğru ve çok yerinde bir öneri. Sağlık Bakanlığı bünyesindeki hastane uygun koşullarda farklı binaya taşınarak, müze en kısa sürede hayata geçirilebilir. En azından müze süreci EXPO oylamasından önce başlar ise kentin 'artılar çizelgesinde' olumlu bir puan olarak yerini alır. Sabah Kahvesi'nde adı geçen TRT Binası ya da kentin ortak aklı ile üretilecek yeni bir bina hastanenin taşınması için araç olabilir.
Öncelikle ilgili kurullarda ön bir karar çıkarsa, sonrasında bakanlıklardan da destek alınarak bina için çözüm üretilebilir. Sağlık Müzesi'nin, tarihi özellikler taşıyan bu binada konumlanması da, hem şık olur, hem de İzmir'e yakışır.
HEPSİ YABANCILARA AİT
Burada biraz da binanın geçmişine değinelim. Yüzümüzü 19. Yüzyıl'ın ilk yarısına döndüğümüzde, İzmir'de özellikle Musevilere, Rumlara, Ermenilere ve diğer azınlıklara ait çeşitli hastanelerin olduğunu görürüz.
Yani İzmir'de 1800'lü yılların ilk yarısında Türklere ait resmi bir hastane yokmuş. Özellikle 1849 yılında meydana gelen deprem ve sonrasında ortaya çıkan salgın hastalıklar, bu açığın kapatılması için zorunlu ilk adımların atılmasına neden olmuş.
Konak Doğum Hastanesi'nin bulunduğu alan ise o yıllarda İngilizler'e aitmiş.
Arsa, hastane yapılması koşuluyla, İngiliz Konsolosluğu tarafından Türkler'e verilmiş.
İLK MÜSLÜMAN-TÜRK HASTANESİ
Emin Muhlis Paşa, padişah onayıyla halktan toplanan bağışlarla, 1851 yılında hastaneyi inşa ettirmiş. Hastane o yıllarda kadın ve erkeklere mahsus kullanım amaçlı, 'taş ve ahşap' ağırlıklı şekilde, inşa edilmiş. Hastane ilk olarak 62 yatak kapasitesiyle kurulmuş. Hastaneye "İzmir Guraba-i Müslimin" adı verilmiş. O yıllarda hastanede, yılda 6 bin civarında hasta bakılmaktaymış.
Hastanenin ilk resmi başhekimi ise (1879 yılında) cerrah Mustafa Enver Paşa olmuş.
Yıllar geçtikçe hastane ihtiyaç karşılamaz konuma gelmiş. 1897 yılında Vali Kamil Paşa, eski cephane depolarının bulunduğu bir bölümün de hastaneye katılmasını sağlamış. Yapılan eklemeler sonucu hastanenin yatak kapasitesi 216'ya çıktığında yıl 1903.
Bir zamanlar hastanenin bahçesinde saf su ve gül suyu imal edilen bir imbikhane mevcutmuş. Burada imal edilen gül suyu satılarak hastaneye gelir sağlanıyormuş.
Hastanenin bir bölümü ise eczane olarak kullanılıyormuş. Sonraki yıllarda hastanenin baş eczacısı olan kişi de, Süleyman Ferit Eczacıbaşı. 1913 yılında İdare-i Vilayeti Umumiye Kanunu devreye girince, Guraba-i Müslimin olan hastanenin adı, İzmir Memleket Hastanesi olarak değişmiş.
1950 yılına gelindiğinde, hastane sağlık bakanlığının bünyesinde İzmir Devlet Hastanesi adını almış.
GEÇMİŞLE BULUŞMA ŞIK OLUR
İzmir Devlet Hastanesi 1982 yılında Basın Sitesi'ne taşınınca, yeniden tadilat gören bina, 2 Mart 1985 tarihinden itibaren İzmir Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi olarak hizmete devam ediyor.
Hastanenin ismi 2000 yılında Dr. Ekrem Hayri Üstündağ Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi olarak değişmiş. İzmir'in ilk Türk ve Müslüman hastanesi işleviyle sembolleşmiş sağlık tesisinin bu tarihi binası, geçmişiyle de buluşarak, İzmir'in ilk sağlık müzesinin oluşturulmasına mekan olması, EXPO sürecinde çok anlamlı olur. Eminim bir zamanlar aynı hastanenin baş eczacısı olan Süleyman Ferit Eczacıbaşı'nın şu an Ege Üniversitesi'nde sergilenen, 'simgesel eczanesi' de bu anlamlı müzede hemen yerini alır.