İzmir'i derinlemesine tanımayanlar için "İzmir-Dinler" ilişkisi çok zayıfmış gibi algılanır. Oysa bu 'algı', yanılsamaya ve bilgi eksikliğine dayanır. Çünkü İzmir, özel tüm yanlarıyla birlikte, tarihsel olarak bir 'İnançlar Şehri'. İzmir, köklü geçmişinde ve halen, üç büyük dinin barış duygusuyla buluştuğu; inançların şemsiyesi altında, sevgi ve saygının kucaklandığı; bu açıdan bile üzerinde günlerce konuşulacak bir şehir. İslamiyet açısından baktığınızda; İzmir, İslam'ın özellikle Ege'den Balkanlar'a, ardından Avrupa'ya yayılmasında, aracı şehir olmuş. Tasavvufun kökleri, her zaman İzmir'de var. Mevlevilik, Bektaşilik, hep etkin olmuş. İzmir, her dönemin göze görünmeyen ama etkileyici mistik havasını taşımış. Bu genel mistik havanın izlerini hala İzmir'in sokaklarında, eski İzmir'in semtlerinde, örneğin bir türlü restore edilememiş Emir Sultan Türbesi gibi alanlarda, hemen hissedebilirsiniz.
***
İzmir, Ortaçağ'da Türkiye'ye göç eden Musevilere de ev sahipliği yapmış, onların inançlarını etkin şekilde yaşamaları için, kendilerini kente ait hissetmelerine neden olan hoşgörüyü, içtenlikle göstermiştir. İzmir önemli sinagoglara sahip. Aynı İzmir, 1600'lü yıllarda, her ne kadar Museviler açısından tartışmalı olsa da, peşinden milyonlarca insanı sürükleyen
Sabetay Sevi'nin yaşamına tanıklık yapmış bir şehir. İzmir, Hıristiyanlık'ta da ilk din şehidi şehri. İzmir'in ilk Başpiskoposu St. Polycarp, inancı nedeniyle M.S 155 tarihinde, Romalılar tarafından yakılarak ölüme mahkum edilen isim.
Hıristiyanlığın yayılmasında da önemli işlevi olan İzmir ve çevresinde, İncil'de adı geçen yedi kiliseden üçü bulunuyor. Yine aynı İzmir, Meryem Ana için yapılan tarihteki ilk kilisenin ev sahibi.
***
Herhalde bu örnekler, İzmir'in dinler tarihindeki yerinin, abartısız önemini, değerini, hepimize gösterir. İşte böyle bir İzmir'de; bugünlerde kenti yılda bir milyon turist ancak ziyaret ederken, yanıbaşındaki Efes'i yılda 2 milyona yakın yabancının ziyaret ettiği İzmir'i; inanç turizmi merkezi olarak gören İzmirli bir kadın,
"Dinler Buluşması" düzenlemeye çalışıyor.
Turizmci Rüstem Yüksel'in başlattığı, Avrupa Türk İşadamları İşbirliği Konseyi İzmir Temsilcisi turizmci Dilek Araç'ın da; canla başla sahip çıkarak geliştirdiği bu proje; İzmir Çeşme'de
"Dinlerin Beşiği Türkiye-Ege Buluşması 2011" adlı, inanç turizmi kongresi düzenlenmesini içeriyor. Amaç İzmir'in, inanç turizmindeki önemini, değerini, tanımlamak ve tanıtmak. Kongreye 40 ülkeden 30'un üzerinde gazeteci katılacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı, önemli destek veriyor. Hükümeti temsilen
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın katılacağı kongreye, çok sayıda akademisyen, din adamı, turizmci davetli.
İstanbul Fener Rum Patriği Bartholomeos gibi dünya çapında tanınmış isimler organizasyonun davetlisi.
***
Üç büyük dini temsil eden konuşmacı isimler ise netleşme aşamasında. Nisan'da gerçekleştirilecek organizasyona, İzmir'in ilgisi
'sıfır' gibi. Turizmci Dilek Araç, İzmir'in önemli kurumlarının, bu organizasyona ilgi göstermediğini, destek istedikleri bir bölümünün temsilcilerinin ise kendileriyle görüşme bile yapmadığını vurguluyor. Organizasyonu turizm çevresinden destekleyen kurum ise sadece TÜRSAB. Turizmde kendisine yol açmak isteyen İzmir açısından, düşündürücü tablo. Dilek Araç'a göre, kongre her koşulda gerçekleştirilecek. 2010 yılında ülkemize ziyaret eden 28 milyon turistten, sadece 100 bininin inanç turizmine ilgi gösterdiğini belirten Araç,
"Oysa inanç turizmi dünyada yılda 300 milyon kişiye hizmet eden, 19 milyar dolarlık bir pazar. Üç din açısından da, çok önemli yere sahip olan İzmir'in ise bu alana ilgisizliği çok üzücü" diyor. Haksız mı?