Yaşayan en önemli romancılardan biri sayılan Amerikalı Paul Auster'i, New York Üçlemesi'ni yayınladığı günden bugüne izliyorum. Yirmi yıldan fazla süren bir serüven.
Romanında eriyip, sanki buharlaştığını; kelimeleriyle, anlattıklarıyla bütünleştiğini hissettiren, tutkulu bir romancı Auster. İnsan, Paul Auster romanlarında, çok sayıda sürprizle karşılaşabilir. Hiç beklenmedik, hayatın kendisi gibi sürprizlerle. Derin, uçuk, hüzün verici...
Amerikalı romancı, romanlarında okurlarını; çok farklı, birbirinden uzak uçlardaki yaşamların arasına karıştırarak, onları çürüyen çağımızın, gizli tanıkları konumuna getiriyor.
***
Auster'in son romanı,
Sunset Park adını taşıyor.
Brooklyn'in
Sunset Park semtinde düğümlenen bir roman.
Bir semtin çevresinde, terk edilmiş bir evin odağında buluşan, birbirinden farklı insanların yaşam hikayesi. Çok genç bir insanın, çocukluğundan kalan bir vicdan yükünü sırtlanarak; evini, ailesini, naif hatıralarını geride bırakıp, kendisini yeniden kurgulayışının; sararmış fotoğrafı. Pişmanlık, işsizlik, aşksızlık, aşsızlığın birleştirdiği; buluşturduğu evsiz insanların, bir evi işgal edişi.
'Ortak hayat' kurmaları. Hayal kırıklıkları. Paylaşımları. Paylaşamamaları.
Belki de terk edilmiş yürek acısıyla, hep terk edilmiş şeylerin fotoğraflarını çeken genç adam.
Roman akıp giderken, arka fonda roman kahramanlarının, bir şekilde farklı açılardan, yollarının sürekli çakıştığı, 1946 yapımı bir Amerikan Filmi:
"Hayatımızın En Güzel Yılları"
Bu filmi izlemedim. Ama romandan anladığımız, ikinci dünya savaşı sonrasında, evlerine dönen üç eski Amerikan askerini ve onların gündelik hayatla yeniden buluşmasını anlatıyor.
Yedi Akademi Ödülü kazanmış; belli ki Amerikalıları, o yıllarda çok etkilemiş bir film.
***
En güzeli, kısa sürede bulup izlemek bu filmi.
"Hayatımızın En Güzel Yılları" 1989 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından
"kültürel, tarihi ve estetik olarak en önemli" filmler arasına seçilmiş ve
ABD Ulusal Film Arşivi'nde muhafaza edilmesine karar verilmiş. Bu arada, bizde de 1972 yılında aynı isimle bir film çekilmiş. Türk işi
"Hayatımızın En Güzel Yılları" fakir bir boksörle, sevdiği kızın hikayesini aktarıyor. Yönetmeni: Süreyya Duru. Oyuncular: Cüneyt Arkın, Müşerref Tezcan, Süleyman Turan, Bilal İnci.
***
Paul Auster'in her romanında
'hoş buluşlar' vardır. Bu kez yeni bir güzellik daha:
"Kırık Eşyalar Hastanesi"
"Kırık Eşyalar Hastanesi, Park Slope, Beşinci Cadde üzerindeydi.
Bir çamaşırhane ile eski moda giysiler satan bir dükkanın arasında yer alan bu avuç içi işyerinde yeryüzünden silinip gitmiş bir döneme ait eşyalar onarılır: mekanik daktilo makineleri, dolmakalemler, mekanik saatler, tüplü radyolar, pikaplar, kurmalı oyuncaklar, kollu şeker makineleri, numaraları elle çevrilen telefonlar" diye anlatıyor Auster.
***
Auster'in
"Kırık Eşyalar Hastanesi", nedense insanda bir burukluk duygusu yaratıyor.
Roman ise hep
'renkli yüzüyle tanıdığımız günümüz Amerikası'nın,
"çelişkilerle dolu insanlık manzaralarını" göz önüne sererken, duyguları yürek haritamıza çiziyor. Sevgi duygusunun gücüne tanıklık yapıyoruz. Yitirmenin acısını derin hissederek anlıyoruz. İnsanlar
'bugünü yaşarken', geçmişin hiç kapanmayan yaralarının, insanda hep nasıl derin bir sızı körüklediğini izliyoruz. Ustalıkla yazılmış bir roman, ustalıkla çizilen karakterler; güzel pazar gününde, işte sizinle de kıyısından buluştu,
'hayat notları'nda.
Paul Auster sayesinde.