Yedi yıldır İstanbul'da iki pet dostum ile birlikte yaşamaktayım. Bilirsiniz bu duyguyu, bizler gözlerimizle konuşuruz. Birbirimizi kırmayız, zarar vermeyiz. Biz insanlara da zarar vermeyiz, kimseyi rahatsız etmeyiz. Çünkü korkarız ayrılmaktan, bizi ayırmalarından. O yüzden çekiliriz bir kenara ve bekleriz onların gelmesini. Geldiklerinde açarız gönül kapımızı sonuna kadar. Karşılıksız, yalansız, çıkarsız. İstediğimiz sadece sevgi ve saygıdır. Ama maalesef insanlar bizi hiç rahat bırakmazlar. Nereye gitsek dışlanır ve evimizi terk etmek zorunda kalırız.
Şu an oturduğumuz ev 12. evimiz. Bu sefer farklı oldu. Çok rahatsız edildik, ama yılmadık. Ama düne kadar... Komşumuz geldiğimiz günden beri bizi rahatsız etmekte idi. Önce "Yürürken tırnakları ses yapıyor" dedi. Kiracı olduğum halde eve halıflex kaplattım. Sonra "Ben bunların varlığından rahatsız oluyorum" dedi. "Taşınırız" dedim. Yetmedi "Apartmanda öksürme" dedi. O da yetmedi, "Merdivenlerden inerken ses çıkarma" dedi. Şimdi ben yine nezaket gösterip hiç sesimi çıkarmasam ve taşınsam beni "suçlu" olarak algılayacaklarını bildiğim için artık yılmamaya karar verdim. Çünkü, ben tek değilim. Böyle insanlar yüzünden evlerinden veya petlerinden ayrılmak zorunda kalan binlerce Özlem var. Sorarım size neden barınaklarda bu kadar çok evlerinden atılmış köpek var. Kimisi yıldı, kimisi de benim gibi mücadele etmeye çalışıyor, ama tek başına...
Bizler suçlu muyuz? Hayır... Tüm canlılara saygı duyuyoruz, doğaya sahip çıkıyoruz, çiçeklere bakıp kokluyoruz, ama koparmıyoruz, denizleri pisletmiyoruz, yerlere tükürmüyoruz ve bizler özünde can seviyoruz.
Özlem AKIŞIK