Ne kadar yoğun bir hafta geçti.... Büyük kentin sonbaharla birlikte sanata, kültüre ve eğlenceye hız vermesinin serpintileri bize dek ulaştı ve adeta oradan oraya koşuşturduk.
Öncelikle, artık asıl festival kadar geleneksel olmaya giden İKSV'nin Filmekimi. Son yıllarda Antalya festivaliyle çakıştığı için izleyemediğimiz şenlik, Azize Tan'ın yerinde kararıyla bir hafta öne alındı ve genelde Antalya'ya giden biz sinema yazarlarına da gün doğdu. Tan ve ekibi müthiş bir programla karşımıza çıktılar: son Cannes, Venedik ve Toronto şenliklerinin en iyi filmleri, ek olarak da özenle seçilmiş daha küçük filmler...
Ama yanılmayın... Onlar arasında da neler var. İlk günlerde izlediğim Şili-Meksika filmi No, Şili'de Pinochet rejiminin sonunu getiren ünlü halk oylamasının belgesel kıvamında bir dökümünü yapıyor. Çok ilginç siyaset dersleri vererek... Çok siyasal ve didaktik mi buldunuz? O zaman Ruby Sparks- Hayalimdeki Aşk filmini ne yapıp edip görün. Little Miss Sunshine- Küçük Gün Işığım adlı kült-filmin yaratıcı ikilisinden gelen bu modern, fantastik ve gerçek-üstücü aşk öyküsü, bu yıpranmış türde hâlâ neler yapılabileceğine dair enfes bir örnek. Ve daha ne güzel filmler, hafta sonuna dek sizi bekliyor. Ben biraz sonra Kim Ki-Duk'un Acı'sına koşacağım.
Bu vesileyle Beyoğlu'nun nasılsa ayakta kalmış Atlas ve Beyoğlu gibi 'AVM'siz', gerçek salonlarını yeniden keşfetmek de cabası. Sinema salonları konusunda iyi haberler de var, hafta sonu yazacağım.
Öte yandan, perşembe sabahı Beyazıt'daki İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin düzenlediği 2. Uluslararası Suç ve Ceza Filmleri Festivali çerçevesinde dört gün boyunca yapılan panellerden benim payıma düşenine katıldım. Bu önemli kültür etkinliğinden nedense yeterince söz edilmedi. Oysa başlarında fakülte dekanı Prof. Dr. Adem Sözüer ve Prof. Dr. Bengi Semerci'nin (ki kendisi ayni zamanda Sabah eklerinin yazarlarından) bulunduğu ekibin hazırladığı olay gerçekten görkemli. Üniversitenin Mavi Salon ve 1. Amfi'sinin yanı sıra Beyoğlu Sinepop ve Nişantaşı City Life salonlarında sunulan ve bugünden sonra da 4 Ekim Perşembe akşamına dek sürecek, özenle seçilmiş Suç ve Ceza temalı filmlere ek olarak, sayısız bilim insanının ve Türkan Şoray'dan Selim İleri'ye ünlülerin katıldığı, genelde 'Türkiye'de kadın üzerindeki şiddet' temasını ele alan tartışmalar dizisi. Benim katıldığım panelde, iki değerli hanım profesörün yanı sıra ben de Türk Sineması Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Nasıl Bakıyor? başlıklı bir metin sundum. Ve sonra güzel bir soru- cevap faslı yaptık.
Ayni gece, Filmekimi dolayısıyla İKSV'nin Haliç Kültür Merkezi'nde düzenlediği ve Berlin Filarmoni'nun enfes konseriyle biten sponsorlara plaket verme törenini izledik.
Cumartesi gecesi ise İzmir'in ünlü Yamanlar Koleji mezunları derneğinin birkaç yıldır düzenlediği ve her yıl seçtikleri bir yazarı tanıma etkinliğinin konuğu oldum. İstanbul Kongre Merkezi'nin küçük salonlarından birinde, sinema tutkumu ve de tüm kariyerimi özetleyen bir konuşma yaptım, yağmur gibi yağan soruları yanıtladım ve kitaplarımı imzaladım. Ve yoğun bir hafta böylesine geçiverdi.