Gaziantep-Kilis yolu "kaymak gibi."
Kilis'i geçtik, 1-2 kilometre ilerisi, yolun sağ tarafı "savaş alanı."
24 Ağustos 1516'da Mercidabık Meydan Savaşı "burada yapılmış."
***
Yavuz Sultan Selim "bizim gittiğimiz yoldan" Halep'e doğru ilerlemiş.
Halep Valisi "Yavuz Sultan Selim'e gümüş tepsi içinde kentin anahtarını sunmuş."
***
Yavuz ilk cumayı "Emevi Camii'nde" kılmış.
Hoca, Yavuz'u "Mekke ve Medine'nin hâkimi" ilan edince...
Yavuz'dan "itiraz" yükselmiş:
- Hayır... Ben Mekke ve Medine'nin hâkimi değil, sadece hademesiyim.
***
Cami anlatılır gibi değil, görmek gerek.
Kimi geziyor, kimi namaz kılıyor, kimi Kur'an okuyor, kimi uyuyor.
Suriyeli de, Fransız da, Japon da, Amerikalı da orada.
***
"Hocaefendi" dedi ki:
- Sizi gezdiyerim... Sizin Reis-El Vüzera Recep Tayyip Erdoğan'ı da ben gezdirmiştim.
Hocaefendi bizi gezdirdi, sonra da sohbeti "ahır kelam" diye bağladı.
Ahır kelam "son söz" demek.
Camiden, Kapalıçarşı'ya geçtik.
Burada "ahır kelam" ı sık sık işittik.
"Esnaf" bir şeyin fiyatını söylüyor...
Ve ardından "indirim yapıyor."
Yaparken de "ahır kelam" diyor...
Yani "son söz... Son fiyat... Daha aşağısı olmaz."
***
Haleplilere "caminiz (Zekeriya Camii) çok güzelmiş" dedik.
Kapalıçarşı'da bir esnaf "doğru" dedi ve ekledi:
- Mimar Sinan'ın yaptığı Hüsreviye Camii'ni de görmelisiniz... Osmanlı eseri... Zaten nerede tarih kokusu varsa biliniz ki Osmanlı'dan kalma.