DUISBURG
Düsseldorf, Köln, Duisburg... İki gündür Almanya'dayız.. Hava kapalı, "güneşi ara ki bulasın." Akşamları soğuk, "kalın giyinmek zorundasın." Almanlar "kendi derdinde, kendi gündeminde."
"Bizimkilere" gelince...
Gündüzleri herkes "işinde gücünde."
"İftar vakti" ile birlikte buluşmalar başlıyor. Ve sonra da "malum konu" açılıyor:
Deniz Feneri.
***
Herkes bize soruyor:
- Gazetecisiniz, bilirsiniz... Nedir bu işin aslı esası?
"Siz daha iyi bilmelisiniz" diyoruz:
- Olay Almanya'da oluyor. Paralar burada toplanıyor. Verenler sizlersiniz. Ya da yakınlarınız, arkadaşlarınız. Dava burada görülüyor. En iyi siz bileceksiniz... Neden bize soruyorsunuz?
"Haklısınız" diyen de oluyor...
"Bu işler çok eskiye uzanıyor, eğer sıkılmazsanız sahura kadar size anlatalım" diyen de.
Sonra "ikinci soru" geliyor:
"Başbakan ile bir medya grubunun kavgası."
Gözlemimiz:
Türkiye'deki "bölünmüşlük" Almanya'da daha da "keskin." Türkiye "tartışıyor", Almanya'daki Türk "kamplaşıyor."
***
"Yarın" Türkiye'de gündem değişir.
"Medya siyaset kavgası" öyle veya böyle "kapanır."
Ama bunun "tortusunun" kalacağı kesin.
Almanya'daki tortunun "daha da katı olacağını" söylemeliyiz.
Burada 10 Türk'le konuştuysak 7'si, 8'i mutlaka "bu konuyu" açtı.
Ve çoğu da kendi kendine bu kavganın yorumunu, yargılamasını yapmıştı, açıkçası "taraftı." Hem de "en fanatiğinden."
Özetlersek: Türkiye "tartışıyor."
"Buradakiler" kamplaşıyor.