Yüksek yargıdaki son durumu "dört kelimeyle" özetleyecek olursak, şunu söyleyebiliriz: "Derin sessizlik, büyük belirsizlik."
Daha önceki günlerin havası, daha farklıydı.
Sessizlik de, belirsizlik de "düşük yoğunluktaydı."
Ne oldu da son 72 saat içinde Yargıtay'da taşlar iyice yerinden oynadı ve ortalık toza dumana bulandı?
Zihinleri karıştıran olay, neredeyse "Kasetçiler Çarşısına" düşecek hale gelen telefon konuşmaları.
***
Yargıtay ile MİT arasındaki kriz patlak verdiği zaman, Yargıtay'ın genel havası şöyleydi:
- Başkanımıza toz kondurmayız... Başkanımız hakkında kimse ulu orta konuşamaz... Başkanımızın arkasındayız.
Kriz üzerine Başkan Eraslan Özkaya medyaya konuştu.
Ama bu konuşma krizi örtmedi. Zaten çeşitli çevrelerden de kızgın sobanın üzerine su yerine benzin sıkılmaya başlanmıştı.
Sanki krizin büyümesini istercesine.
Ve bu ortamda "kasetler ayağa düştü."
***
Üç gün önce Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya'yı telefonla aradık.
Başkan bizim için her zaman "saygın bir dost" ve "saygın bir hukuk adamıydı."
Ne zaman arasak "anında" karşılık aldık.
Ancak bu defa "Başkanın toplantıda olduğu" yanıtı geldi.
Bir saat sonra ise bir "ortak dostumuz" aradı:
- Sayın Başkanı aramışsınız... Size selam ve sevgilerini iletti... Artık kimseyle bu konularda konuşmak istemiyor... Medyaya çıkmayacak... Arzusu bu konunun kapanması.
Konu kapanmadı, üstelik daha da alevlendi.
"Bu mevsimde" Yargıtay tenha olur, zira adli tatildeyiz.
Tatil başladığından bu yana Yargıtay'da 2 başkan nöbetçiydi.
Hukuk Dairesi'nden Nihat Yavuz.
Ceza Dairesi'nden Mustafa Aydın.
Ve 6'şardan 12 üye. Yani toplam 14 kişi. Ama son üç gündür Yargıtay'a "gelen gelene."
Tatildekiler "neler oluyor" diye Yargıtay'a koşuyorlar.
Dün bu trafik "en üst noktaya" ulaştı.
İlk gün Başkan'a toz kondurmayanlar dün "Eraslan Özkaya'ya karşı bir kırgınlık içindeydiler."
Hatta yer yer "kızgınlıkla karışık bir kırgınlık."
Ya da "güvensizlik içerikli kırgınlık."
Kırgınlar olayların bu şekilde gelişmesinde "Yargıtay Genel Sekreter Yardımcısı'nın rolü olduğu düşüncesindeler."
Kırgınlardan biri dün bize aynen şunları söyledi:
- Ama Eraslan bey her nedense onun adını telaffuz etmiyor.
***
16 gün sonra yeni Adli Yıl açılacak.
Dün Yargıtay'daki genel hava şöyle idi:
- Adli Yıl'ı açış konuşmasını Başkan Eraslan Özkaya yapmasın.
Eğer yaparsa Yargıtay üyelerinin önemli bir bölümü törene katılmayacak.
Bu da bir skandal demektir... Yargıtay'daki fay çatlağını büyütür.
Yine Yargıtay'daki genel hava, Adli Yıl'ın açış konuşmasının "Birinci Başkan Vekili ve Ceza Genel Kurulu Başkanı" Mater Kaban tarafından yapılması.
***
Kamuoyu Yargıtay Başkanı'nın "istifa edip etmeyeceğinin" merakı içinde.
Ancak dün saat 16:00 itibarı ile bir "istifa havası" yoktu.
Sabah saatlerinde Başkan'ın ev telefonu cevap veriyordu.
Tabii telefona çıkan Eraslan bey değildi.
Öğleden sonra telefon çaldı, durdu... Açan olmadı.
Makamında ise "yoktu." Başkan kimine göre evine çekilmişti, kimine göre de Hacı Bektaş'a gitmişti.
Çakıcı krizinin ""fokur, fokur fokurdattığı" Yargıtay'da zaten bir süredir "kaynama" vardı.
Eraslan Özkaya'nın görev süresi 1 Aralık'ta sona eriyor.
Yerine kimin geleceği konusunda bir süredir yapılan kulis, son krizle birlikte tırmanıverdi.
Seçimin yapılacağı Yargıtay Genel Kurul Toplantısı'na 250 üye katılıyor.
Seçilmek için "salt çoğunluk" olan 126 oyu almak gerek.
Yargıtay'da "çeşitli gruplar" var.
"Hemşehrilik dengeleri" var. "Orta Anadolu Lobisi" var. "Doğu" ve "Güneydoğu" kümelenmeleri var.
"Din unsuru" var.
Ve saymadığımız "başka faktörler" var.
Ancak bunların hiçbirinin toplam oyu "başkan seçmeye yetmiyor."
Başkan olmak için "bütün gruplardan... Lobilerden... Faktörlerden" oy almak gerekiyor.
Yargıtay Başkanlığı için şu ana kadar ismi "seslendirilen" 7 aday var.
* Yargıtay 6. Ceza Dairesi Başkanı Mustafa Aydın.
* 3'üncü Hukuk Dairesi Başkanı Nihat Yavuz.
* 1'nci Hukuk Dairesi Başkanı Orhan Uzgören.
* 16'ncı Hukuk Dairesi Başkanı Osman Aslan.
* 4'üncü Hukuk Dairesi Başkanı Bilal Kartal.
* 19'uncu Hukuk Dairesi Başkanı Coşkun Koçak.
* 9'uncu Ceza Dairesi Başkanı Hasan Gerçeker.
***
Yaşam acımasız.
Eraslan Özkaya birkaç gün öncesine kadar Yargıtay'ın "sevilen, sayılan, adı üzerinde hiçbir spekülasyon bulunmayan başkanıydı."
Ama biraz "dikkatsizlik", biraz "çevre kirliliği" Eraslan beyi de, Yargıtay'ı da, Türkiye'yi de derinden üzdü. Ve o halen görevde olmasına rağmen yerine kimin geleceği konuşulmaya başlandı.
Dedik ya hayat acımasız. Ve "Kral öldü, yaşasın Kral" sözü de acımasız yaşamın bir özdeyişi.