Bakü'de nerede bir "kasap dükkanı" gördüysek, üzerinde "şu yazı" vardı:
"Teze Dana eti, Quzu eti, kend toyuğu."
Dana eti ile kuzu etini anladık da...
"Kend toyuğu" neyin, nesi. Kasabın biri eli elini yana açıp, uçar gibi, salladı:
- Toyug, toyug.
- Haa, tavuk. - Hee, yahşi toyug... Kend toyuğu.
- Haa, kent tavuğu. - Şeher toyuğu değel, kend toyuğu.
Yanımızdaki Azeri profesör bir espri ile araya girdi:
- Sizde Bülent Ecevit köykent demişti ya... Biz de köye kent diyoruz... Köy tavuğunu, kent tavuğu diye satıyoruz.
- Ya kent ne oldu hocam? - Kasap söyledi ya... Şehir oldu.