Meclis'te bir "sosyal laboratuar" var... Bu laboratuar, TBMM'nin 17 komisyonundan biri olan "Dilekçe Komisyonu." Komisyona gelen her dilekçe "Türkiye'nin farklı bir fotoğrafı."
Örneğin... Bir köylünün dilekçesi: - Mezarcıyım... Kazdığım her mezar için on milyon alıyorum... Ama şu sıralar köyde ölen yok... Dara düştüm, eve ekmek götürmekte zorlanıyorum.
Bir başka dilekçe: - Boyum 1.70... Ayak numaram 42... Siz koskoca bir komisyonsunuz... Bana bir elbise ile bir çift ayakkabıyı çok görmezsiniz... Zorda olmasaydım, bu dilekçeyi yazmazdım.
***
Bu dilekçeleri "uçuk, kaçık... Abuk, sabuk" bulabilirsiniz.
Ama bu ve benzeri dilekçeler "bir şeyin" göstergesi:
Geçim sıkıntısının.
***
Yine bir dilekçe: - Liseyi başarıyla bitirdim... Üniversiteyi de... İngilizce biliyorum... Ve iki yıldır işsizim... Yüce komisyonunuzun görevleri arasında böyle konuların olmadığını biliyorum... Ama çalacak başka bir kapı da bulamıyorum.
***
Vatandaşın "dilekçe hakkı" Anayasa ile (Madde 74) düzenleniyor.
Ve bu Anayasa maddesi, Dilekçe Komisyonu'na "vatandaşa iş bulma görevi" vermiyor.
Bunu "vatandaş da biliyor."
Ama buna rağmen gelen dilekçelerin çoğu "yalvarıyorum, ne olur bir iş" diye bitiyor.
İşte bu da "bir başka şeyin" göstergesi: İşsizliğin hala "en öncelikli sorun" olduğunun.
***
Adamın biri "seneler önce" Komisyon'a dilekçe göndermiş.
Komisyon da dilekçeyi "Bakanlığa" yollamış:
- Lütfen ilgilenin ve bize sonucu yazın... Biz de dilekçe sahibine bildireceğiz.
Bakanlıktan cevap gelmemiş.
Komisyon tekrar, tekrar yazmış. Beş yılda "on beş kez." Ama Bakanlık'tan "ne bir ses, ne de bir nefes."
Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman, Dilekçe Komisyonu'na Başkan olunca, Bakanlığa bir yazı yollamış:
- Vatandaşın dilekçesine beş yıldır cevap vermeyenler hakkında Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunulacağının bilinmesi.....
Yahya Akman'ın yazısını da bir gazete (Akşam) manşet yapmış.
İşte "o andan itibaren" işler hızlanmış. Hem de ne hız?
"Jet" bile solda sıfır kalır. Sadece o Bakanlıkta değil, "diğer yerlerde de" dilekçeler yanıtlanmaya başlanmış.
Olay, "mahkeme korkusunun" ve "medyanın gücünün" göstergesi.
***
Dilekçe Komisyonu'na (ve tabii devletin pek çok birimine) yapılan şikayetlerin bir kısmı "isimsiz, imzasız, adressizdir."
Bunlar "çöpe" atılır.
Bir gün, bir emekli vali, TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı Yahya Akman'ı aramış:
- Eğer isim ve imza bulunmamakla birlikte, size gelen şikayet ya da ihbar mektubunda bazı bilgiler, bulgular, somut olaylar varsa, onu işleme koyabilirsiniz.
Vali beyin "önerdiği yol" pek çok sorun için "çözüm anahtarı" olmuş. Bu da "tecrübenin öneminin" göstergesi.
Yahya Akman, Şanlıurfa Milletvekili. Eskiden "avukattı." Şimdi, Dilekçe Komisyonu Başkanı olarak yaptığı iş "yine avukatlık" gibi.
Komisyon ise "ombudsmanlık" görevini sanki fiilen yürütüyor.
Yahya bey dün gazetede, öğle yemeğinde, konuğumuzdu.
"19 ayda 5.700 dilekçe geldi" dedi. Bu sayı "son iki dönem TBMM'ye gelen dilekçe sayısının iki katından fazla."
Bu da bir gösterge: "Vatandaşın hak aradığının" ve "komisyonun da işlediğinin" göstergesi.