Hava kararmaya yüz tutmuştu. Depremde 8 kişinin öldüğü Küçükgeçit köyüne gittik. Erzurum-Aşkale'ye bağlı. Köydeki 80 hanenin, tamamı yıkılmış. İnsanlar çadırlarda. Kızılay dört tane "seyyar tuvalet" kurmuş. "Hayırseverler" yardım yollamış. - Ey Küçükgeçitliler... Nasılsınız?.. Bir isteğiniz var mı? Köylünün yanıtı: - Vali begimiz ile zahmet buyurup, köyümüze gelmişsez... Hele bi çayımızı içmeden gitmeyesez. Onlar "aç, sefil, perişan." Ama hala Vali Mustafa Malay ile bize "çay demlemenin" peşindeler.
Biz oradayken ezan okundu. İnsanlar "camiye doğru" yürüdüler. Aşkale-4. Zırhlı Tümen Komutanlığı "büyük bir çadır" kurmuş. Ve çadır "naylonla kaplanmış." "Yağmur, soğuk" girmesin diye. Karşımızda "ellerini önüne kavuşturmuş" karayağız bir adam vardı. "Donuk gözlerle" bakıyordu. "Kimdir" dedik? Muhtar Mustafa Ateş yanıt verdi: - Abdülkadir Aktaş... Acılıdır. Sonra Vali Malay kulağımıza eğildi: - Depremde annesini ve iki çocuğunu kaybetti. Abdülkadir, "Vali beyle fısıldaşmamızı" işitti ve şöyle dedi: - Ne diyem, Allah böyle takdir eylemiş.
Ayrılırken "annesini ve iki yavrusunu" kaybeden Abdülkadir Aktaş'a sarıldık: - Bir isteğin var mı? - Vetan sağolsin... Vali beg sağolsin... Sen sağolasen... Esker sağolsin... Ne diyem?.. Bizim alnimize de böyle yazi yazilmiş.