Kamuoyunda genel bir beklenti var: "Parlamento, spora (spordaki olumsuzluklara, aksaklıklara, yanlış işlere) hiç vakit kaybetmeden el koysun." İyi ama, Meclis spora nasıl el koysun?
Meclis'in el koyabilmesi için "iktidarmuhalefet uzlaşması" gerek.
"Medyanın desteği" gerek. "Bu işlerden anlayanların" katkısı gerek. Bunlar olmadan, AKP iktidarı sadece "sayısal üstünlüğüne dayanarak" spora el koyamaz ki.
***
Aylar önceydi. Kamuoyunda bir beklenti tırmandı: - Meclis, sporda şiddet olaylarına el koysun.
Hemen TBMM Adalet Komisyonu toplandı.
"Medyadan... Spor kamuoyunun saygın isimlerinden" görüş istedi.
Ama katkı "devede kulaktı." Buna rağmen komisyon çalıştı. Sonra konu "Meclis Genel Kurulu'na" getirildi. Ve "yasa" TBMM'den geçti. Buna göre, spor sahalarındaki şiddet olaylarından "kulüp yöneticileri de" sorumlu olacaktı.
Yasanın yürürlüğe girmesi için "Cumhurbaşkanı'nın onayı... Ve Resmi Gazete'de yayınlanması" gerekiyordu.
Ama Cumhurbaşkanı "yasayı veto ediverdi."
***
Cumhurbaşkanı özetle "Anayasa'ya göre, suçların şahsiliği esastır (Madde
38)" dedi.
Yani suçu "taraftar" işlediyse, ceza da "taraftara" verilir.
Taraftar suç işledi diye "kulüp yönetimi cezalandırılamaz."
***
Geçen hafta (Perşembe günü) TBMM Adalet Komisyonu yine toplandı.
Başkan Köksal Toptan sordu: - Ne yapacağız?
CHP'li üyelerin yanıtı: - Cumhurbaşkanı'nın dediğine uyacağız.
Yani "yasa değişecek."
Olup, bitenlerden "yöneticiler sorumlu tutulmayacak."
***
Adalet Komisyonu "24 üyeden" oluşur. 16'sı AKP'den, 8'i CHP'den.
Köksal Toptan yine sordu: - Arkadaşlar... Konu önemli, ne yapalım?
"Çoğunluk" dedi ki: - Kulüp yönetimini de, meydana gelecek olaylardan sorumlu tutalım... Dünyada bunun örneği çok.
***
İstanbul'da bir "UEFA kupası maçı" yapıldı. Taraftar, sahaya "yabancı madde" attı.
UEFA da "kulübü cezalandırdı." Daha sonra Türkiye'de yapılması gereken maçı "Avrupa'ya aldı."
***
Komisyon Başkanı Köksal Toptan dedi ki:
- Suçun şahsiliği temel bir hukuk ilkesidir... Ama hukukta bir ilke daha var: Kusursuz sorumluluk.
Ne demek "kusursuz sorumluluk?" Toptan, anlattı... Bir gemi İstanbul Boğazı'ndan geçiyor. Geçerken de geminin tayfası (kaptan da olabilir), pis suyu denize boşaltıyor.
Geminin sahibi o sırada "işinde, gücünde."
Olaydan "haberi bile" yok. Ama "ceza" geminin sahibine yazılıyor.
Köksal Toptan: - İşte bu kusursuz sorumluluktur... Taraftarın işlediği suçtan dolayı, yönetime de ceza verilmelidir... Zira, yönetimin bilgisi, desteği göz yumması olmasa, taraftar bu kadar ileri gidemez.
***
Adalet Komisyonu'nun kararı: - Haklıyız... Daha önceki metnin virgülünü bile değiştirmeyelim.
Konu bu hafta (muhtemelen çarşamba günü) TBMM Genel Kurulu'na inecek.
Ve "muhtemelen" yine virgülüne bile dokunulmayacak. Sonra da "Çankaya'ya" gönderilecek.
Çankaya "Anayasa'ya göre" imzalamaya mecbur.
Tabii isterse, imzadan sonra konuyu "Anayasa Mahkemesi'ne" götürebilir... "Yasanın iptalini" isteyebilir.
***
Sporda şiddetin önlenmesine dair yasayı çıkarırken bile "bu güçlüklerle" karşılaşan bir Meclis, söyler misiniz şimdi "spora nasıl el koysun?"