Bakanlar Kurulu toplandı... "Olayı" konuştu... Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek açıklama yaptı... Ve bu sırada, Mehmet Ağar'a sorduk: - Ne diyorsunuz? - Eğriye eğri, doğruya doğru... Hükümeti pek çok konuda eleştiriyorum... Ama İstanbul'daki olaydan sonra izlenen politika doğru politika... Hükümet bu konuda şu ana kadar hata yapmadı... Bundan sonra yapılması gereken ise, bu işin uzmanlara bırakılması... Gereksiz konuşmaların yapılmaması.
***
Mehmet Ağar "çok taze bir anısını" anlattı: - Bugün (dün) Hahambaşı'nı ziyaret ettim... Sizin meslektaşlar kapıda sordular: Patlama yerine de gidecek misiniz?.. Verdiğim cevaba sakın alınmasınlar... Onlara dedim ki: Ben dedektif miyim?
***
Ağar'ın "acaba gazetecileri incittim mi" diye düşündüğü üslubu ile ilgili bir "açıklaması" var. Şöyle: - En ufak bir bulgunun bile, inanılmaz değeri var... Böyle durumlarda olay yerine maalesef iyi sahip olamıyoruz... Gelen giriyor... Ve her giren de, pek çok izin kaybolmasına sebep oluyor... Şu aşamada hala bazı parmak izleri bulunuyor... Başka izler bulunuyor. Yine "üsluptan anlıyoruz ki..." "Gelişmeler hakkında" Ağar'a bilgi akıyor.
***
- Sayın Ağar... Neler oluyor? - Polise güvenelim... Polis, mesafe alıyor... İlk birkaç gün çok önemli... FBI ile de işbirliği yapılıyor... Laboratuvar analizleri sürüyor... Bu süreçte hepimize büyük görev düşüyor... Dikkatsiz bir konuşma, zamansız bir açıklama, erken yayınlanacak bir haber, her şeyi bozabilir. Üslup, "Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek'in üslubuna" benziyor.
***
Mehmet Ağar'a "bomba soruları" da sorduk. Pek konuşmak istemedi. Sadece bir sorumuza "mümkündür.. Olabilir... Benim de kafamı kurcalıyor" yanıtını verdi. Soru şuydu: - Bu tür bir bomba Türkiye'de de yapılabilir mi? Hükümet Sözcüsü Çiçek'in dün "vurguladığı hususlardan" biri de "suçluların yakalanacağı" konusuydu. "Aynı şeyi" daha önce de Başbakan söylemişti. Dileriz "yakalanırlar." Hem de "en kısa zamanda." Ama bir konuda "özeleştiri yapmak gerek." Ülke olarak "böyle işleri aydınlatmakta... Suçluları yakalamakta" sabıkalıyız. Hani Uğur Mumcu'ya, Ahmet Taner Kışlalı'ya... Ülkeye, rejime tuzak kuranlar? Geçmişte olan olayları "çözebilseydik." Yapanları "yargıç önüne çıkarabilseydik." Daha sonra ortalığı kan gölüne çevirmeye cesaret eden çıkabilir miydi?
***
Cemil Çiçek'in bir de "timsahın gözyaşları" söylemi var ki... Katılmamak imkansız. Timsah "çifte standartlı" ülkeler. "Teröriste" kucak açanlar. Onların "iltica taleplerine" sıcak bakanlar. Türkiye'de suç işleyeni... Sabancı cinayetinin suçlularını "iade etmeyenler." "Doğu'da ve Batı'da" o kadar çok "timsah" var ki. Şimdi Türkiye'ye "mesaj göndermekle" meşguller. Hükümetin bu "oyunu" açık, açık söylemesi bizce yerinde.
***
Terör "çağın en kötü hastalığı." Teröristin "marifetini" sergilediği yer ise "Türkiye'nin en ciddi korunan" yerlerinden biri. "Tezgah" büyük tezgah. "Tuzak" büyük tuzak. "Oyun" büyük oyun. Ne yapacaksak, yapalım "bu oyunu bozalım." Oyunu bozmak için de "suçluları yakalayalım." Yakalayalım ki "yapanın, yaptığı artık yanına kar kalmasın." "Yeni kötülükleri" önlemenin yolu da buradan geçiyor.