AVRUPA Şampiyonası'nda dublör kullandık ve yeniden doğduk. Teşekkürler Büyük Britanya... İmkan olan ilk tatil fırsatında Londra'yı seçerek onların bu tarihi desteğine borcumuzu ödemeli.
Bu satırları yazdığım sıralarda bizim için büyük değeri olan İspanya maçını oynayıp konsantre oluyoruz. Ama ne mümkün, son çeyrekle beraber müdürümüz Emrah Kayalıoğlu'nun da baskıları başladı: "Hadi koç bitir yazıyı." Yani hep baskı, tam baskı...
Bize hayat öpücüğünü Büyük Britanya verdi. Ribaundlarda atletik özellik olarak ikiye katladılar. Polonya'nın tek artısı kazanınca elde edeceği rüyalar ötesi dereceydi. Onu ulaşacak karakteri gösteremeyince ikinci tur da onlar için rüyalarda kaldı. Tekrar teşekkürler Büyük Britanya...
Dün İspanya maç öncesi yanlış ata oynamış. "Polonya buradan kaybetmez" diyerek Pau Gasol'u dinlenmeye çekmişler. Ve de açıklamışlar... Ne de iyi etmişler. Pau kenarda, Marc dörtlemiş. Artık Ömer'e faul yapacak İspanyol uzun kalmadı bile sahada. Bizim için en doğru olanı uygulayarak yaptığımız savunmayla 'skor-skor' diye yanarken 57-57'de, Ömer Onan adeta maçın atışı değil, maçın golünü attı desek yeridir 60-57'ye.
ATAMASAN DA ATTIRMA!
Ömer Aşık dörtledi, atamasak da attırmadığımız son iki dakika yaşadık. Ve son yılların Avrupa ve Dünya Şampiyonu İspanya'yı 8 dakika sayısız bırakarak altın değerinde bir galibiyetle geçtik.
Sporun en büyük iki söylevinin altını çize çize söylüyoruz: Bu işte dün yok bugün vardır. Ve asla vazgeçme! Hepsinin ellerine sağlık; Freeland ve Deng'den başlayarak...
Hepsine teşekkürler! Vilnius'a onların batmayan güneşlerinin enerjisini de ekleyerek gidiyoruz.
Bu kadar değişen duyguları göğüslemek üstün direnç, psikoloji ister. Biz, varanlara Enes'i, Emer'le kattık. Ender süper performans verdi. Ömer, Navarro'ya sahayı dar etti. Maçın sonunda İspanya'yı 16-0'a bağladık. Yolun devamında çok ihtiyacımız olan inanç ve moral, işte sonuna kadar yanımızda. Her biri diğerinden daha değerli, daha prestijli üç rakip, üç maç... Yaşayın keyfini doyasıya...