Kadro derinliği, tecrübesi ve kalitesi, uzun oyuncu rotasyonunun zenginliği, kendi evinde ekstra maç oynama avantajı, bu işin sonunda Fenerbahçe'yi "Yılın en büyüğü" kürsüsüne çıkaracaktı; bana ve birçoklarına göre... Galatasaray'ın üçüncü maçtaki müthiş direnci ise bizlere "Eğer seri 2- 2'ye gelirse ufukta 7'nci maç gözükebilir" dedirtmişti.
Dün Oktay Mahmuti'nin yerine üst düzey Avrupa basketbolunu yöneten hangi koçu koysan, bundan fazlasını üretmek çok zordu. Zorunluluktan kısalmanın dezavantajını avantaja çevirmeye çalıştı ilk yarı boyunca... Fenerbahçe'nin pick and roll dediğimiz toplu oyuncuya yapılan perdelemelerden kurulu hücum düzenini sürekli adam değişerek etkisiz hale getirmeye çalıştı. Hücumda da Ermal'siz dakikalarda Andric'i 5 numara, Haluk'u da 4 numarada kullanarak topun daha çok dönmesiyle boş atışlar ve içeri penetre pozisyonları yaratmaya çalıştı. Aslında bu plan da 17'nci dakikaya kadar (36-27 öndelerdi) tuttu. İlk yarının son üç dakikası ve üçüncü çeyrekte Fenerbahçe pota altında çok üstün olduğunu hatırlayınca işin akışı değişti. Tüm seriyi 7-8 oyuncunun sırtına yükleyerek taşımak zorunda kalan Galatasaray Cafe Crown, yorgunluk da baş gösterince Ukiç ve Preldziç'in organizasyonlarına teslim olmak zorunda kaldı. İki dış oyuncu, toplam 10 asistle Lavrinoviç ve Oğuz'u pota altında besledikleri gibi toplam 13 ribaundla işin boyutunu iyice değiştirdiler. G.Saray, serinin üçüncü maçını kazanırken ribaundlarda 36-33 üstünlük sağlamıştı. Bu maçı ise 32-25 geride kapatması, skorda da geride kalmalarının en önemli nedenlerinden biriydi.
OLAYLAR HİÇ YAKIŞMADI
Çember altındaki kısa kalmanın dezavantajını Schumpert'in 4 numaradaki üstün üretimi ve Haluk'un 2-3-4'ten ürettikleriyle dengeleyen Galatasaray, sakat olan Schumpert'ten de verim alamayınca bir Robin Hood bulmak zorundaydı. Andriç, Johnson, Tutku ve Shipp ellerinden geleni yaptılar. Ama üçüncü maçta takımın üstüne sihirli bir değnek gibi değen Caner Topaloğlu ekstra katkısı dün oluşmayınca arzularına rağmen bu kadar kuvvetli bir bileği bükmek çok çok zordu ve olmadı.
Son söz: Çoluk çocuk el ele harika bir aile ortam, coşkulu taraftar, kaliteli basketbolcuların yarattığı güzellikte Sinan Erdem'deki iki maçı ve üçüncü maçı çok dostça ve imrenilerek noktalarken daha serinin bitmediği, şampiyonun resmi olarak tescillenmediği bir ortamda dünkü küfür, kafirin ve atılan paralar kime ne kazandırır? Bunlar, böyle bir güzelliği bozmanın dışında neye yarar; anlamak mümkün değil.