Daha önce hiç yenemediğimiz Litvanya'yı iki defa yenmek. Dünya beşincilik altıncılık maçı için hak kazanmak. Daha da önemlisi Arjantin yenilgisi ile anlık duraklama yaşayan performansımızın, Avrupa'nın üst düzey takımları ile artık her gün yarışabileceğini ispat etmek.
Maça da çok güzel başladık. 19-10'luk sert, arzulu potaya gidiş, "Acaba galibiyet bu kadar kolay mı gelecek?" dedirtti. Ama Ümit-A Milli karışımı cengaverler, "Güzel bir kitap yazayım, belki de kitabın finalini yazayım ki basketbol iyice zirveye çıksın" anlaşmasına vardılar. "Ermal, bırak içerisini, çık dışarı biraz da oradan yolla. Hakan sen de bir oyun içi sakatlık uygulamasına gir, hazır İbo da yokken heyecanı arttırırız. Kaya yorgun, Tanjevic'e söyleriz Fatih'i de sokmaz. Dur Ender; esas görev sana. Bana yakışmaz falan yok arkadaş. Üst üste 3-4 top kaybedeceksin ki onlar çalıp çalıp atsın ve maç iyice zorlaşsın."
Senaryoyu da kitabı da beraber yazıyorduk. Nasreddin hocayı kim unutabilir ki? Eşşeğinizi gerçekten kaybettiğiniz havasını verdiniz çocuklar. İnanın sonra galibiyeti kutlamak çok zevkli olacak. Sadece Kerem sağlam dursun ki, fark gitmesin kapatamayacağımız yerlere.
Sen de kalemini al, ekle bölümünü nereye istersen. Şaka maka son üç dakika dış atışlar ve hücum ribaundu artıları ile 6-8 sayı öndeler. Artık müthiş finali, zaferi, sevinci coşkuyu yazmanın zamanı. Hadi Ermal gir artık içeriye. Üstelik bu sefer dışardan da atacaksın. Ender, bu üçlük de el üstü, mel üstü; sokacaksın arkadaş. Öyle yazdık artık. Son topu da çalalım 6 saniye kala ve galibiyete, müthiş bir atmosfer ekleyelim.
Roman tamam da Ermal daha da heyecan vermek ister okuyanlara, izleyenlere: "Gelin ben onu atmayayım, bir de uzatma yaşatalım milyonlara."
"Hop, mop bu kadarı da fazla" diyenler çıksa da genç Ersan, Ermal ile kafaya koymuştu bir kere; Kerem savunmada temel direk, Fatih de katkı sağlasın. Ender ve Hakan zaten topları çalarlar. Biz de alley-hooplarla süper bir finiş yaparız.
Gerçekten bu galibiyet ve Dünya beşincilik-altıncılık unvanı maçını oynama hakkı, tadından yenmedi. Bu kitap tüm basketbolseverlere armağan olurken oyunculara da emeklerinin karşılığı bu unvan maçını oynamak, Ender'in son üçlüğü ile Tanrının bir armağanı idi.
Kitabın devamını ansiklopediye çevirmek bu arzulu, inatçı ve savaşçı kişiliği, Türk basketbolunun ekolü yapmaktan geçiyor. Tabii bu kadar heyecanlı maçları seyretmeye şekerin, tansiyonun ve kalbin el verirse. Haydi devam çocuklar.