Fenerbahçe için öyle kritik bir maçtı ki, kazanamazsa camiada işler çok karışacaktı. Haftalardır galibiyete hasret bir takım Fenerbahçe ise, futbolculardaki gerilim ve stres aynı oranda yüksek oluyor.
Öncelikle şunu belirtelim; Daum'u anlamak mümkün değil. Güiza'ya haftalardır sabır gösteriyor. Aslında bu sabır gösterisi hem Güiza'nın hem de Fenerbahçe'nin aleyhine. Zira Güiza'nın artık tüm dengeleri bozulmuş durumda. Kabahat kendinde değil, onda ısrar eden Daum'da. Üstelik bu ısrar sonucu Semih giderek kayboluyor. İyi oynarken ya oynatılmıyor, ya da çıkartılıyor. Kötü oynarken de aynı muameleye tabii tutuluyor.
Emre daha ne kadar dayanacak bilemiyoruz. Haftalardır insanüstü mücadeleyle Fenerbahçe'yi taşımaya çalışıyor. Dün gece de Andre Santos'a öyle bir gol attırdı ki, kendisini tebrik etmek lazım.
Dün gece Santos da fena oynamadı. Rakip kaleye yaptığı koşu ve gol vuruşundaki kalite tam birinci sınıftı.
Koskoca Fenerbahçe'den sadece iki oyuncu sayabiliyoruz. Gerisi sıradan.
Hele son bir yarım saat var ki, Fenerbahçe için çok üzücü. Düşünebiliyor musunuz Fenerbahçe skoru korumak için defans yapmaya çalışıyor! Forvet çıkarıp, defansif orta sahayı oyuna sokuyor.
PENALTILARI GÖRMEDİ
Bilica ve Lugano nasıl defans oyuncuları anlayamıyoruz. Defans oyuncusu demek, gelene dandun vurmak değildir. Her topu uzun kullanmak hiç değildir. Eğer Fenerbahçe'nin savunmasında oynuyorsanız topla da çıkabilmeli, çoğu zaman ayağa da isabetli oynayabilmelisiniz. Ama Fenerbahçe'de işler iyi gitmiyor. Daum'un bakışları hem mutsuz hem de umutsuzluk taşıyor. Fenerbahçeli oyuncuların birkaçı dışında stres ve telaş içinde olduğunu görmek için psikolog olmaya gerek yok.
Gelelim hakem Bünyamin Gezer'e. Son yıllardaki en kötü yönetimini izledik. Elleri görmedi, kolları görmedi. Penaltıları ise hiç görmedi. Ama karşılıklı görülmediği için de maçtan sonra pek toz kalkmadı. Ama Bünyamin böyle yönetmeye devam ederse biz de onu bundan sonra pek göremeyiz.