Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AHMET ÇAKAR

Aslında şapka yok

"Babaoğlu: Hıncal Uluç 90 Dakika'da 'Şapkadan tavşan çıkarmak için, içinde tavşan olması gerekir' dedi. Denizli acı gerçeği gördü; şapkada tavşan yok. Ama işin acı yanı, şapka da yok. Ben, Denizli'yi formsuz buluyorum.

"Çakar: Takım kalitesiyse, tavşan var. Kadro şampiyonluk için yetersiz değil. Ama Denizli'nin F.Bahçe ve G.Saray maçlarındaki kadrolarına bakıyorum, ya işi bilmiyor ya Amerika'yı yeniden keşfetmeye çalışıyor.

Ahmet Çakar: Sevgili Haşmet, hangi Beşiktaşlı ile konuşsam ciddi anlamda kanaat önderi sensin.
Haşmet Babaoğlu: Estağfurullah sıradan bir futbol yorumcusuyum. Beşiktaşlıyım o kadar.
A.Ç
: Fakat ne olacak bu Beşiktaş'ın hali?
H.B: Beşiktaşlılar bu soruyu artık çok geç bir soru olarak düşünmeli. Bunu önce İlhan Mansız'ı satarken, ardından Samsun faciası sonrası ve o sezonki son dört maçta Beşiktaş'a yakışmayan futbol oynarken sormak lazımdı. Hatta 2003-04 sezonun başlarken "Ne olacak bu Beşiktaş'ın hali?" demeliydik. Bütün rekabet sistemleri sonunda ikili rekabete dayanır. Üçüncü gazete yoktur. Üçüncü, dördüncü, beşinci olarak havuzda bir yığın gazete vardır. Üçüncü parti yoktur; iki parti yarışır; bir de diğerleri vardır. İş dünyasında iki holding çekişir. Türk futbolu, endüstriyel olduktan sonra burada da ikili rekabet sistemine göre işleyecekti. Beşiktaş ikili rekabetin içinde olma şansını 100. yıl şampiyonluğu ile kazandı. G.Saray çok kötü durumdaydı. Sistem F.Bahçe ile Beşiktaş'ı ellerinin üzerinde yükseltmeye başlamıştı. Fakat endüstriyel futbolun gerçeği, bunu Beşiktaş ancak söke söke alırsa olabilirdi. 2003-04 sezonunda sistem Beşiktaş'ı dışarı attı. Şu anda Beşiktaş Üç Büyükler'den biri değil, iki büyükten sonraki üçüncü takım; İstanbul'daki Anadolu takımıdır.
A.Ç
: Beşiktaş, sistem dışına çıkarmayacak bir yönetimle de bu halde olur muydu?
H.B: Seba yönetimi anlayışıyla da Beşiktaş ikili rekabetin içine giremezdi. Ama Beşiktaş duruşu devam ederdi. Demirören yönetimi bunun altından kalkamayacağını daha ilk yılında gösterdi. Bunun bir kulüp yönetimi meselesi olduğunu anlamadı. Takım kurma meselesi sandılar. Onu da hep yanlış yaptılar. Sağ kanada 6 adam alıp, solu unuttular. Solu zaten hep unuttular. Orası hep Üzülmez'e kalır; o da hep eleştirilir. Söylediğim mesele derin. Bu yönetim çözemez bunu. Demirören kalpten Beşiktaşlı. Ama bu zor koşullarda, köprübaşları baştan tayip edilmiş bir Süper Lig'de oyunu bozacak bir yönetimin altından kalkacak başkan tipi değil.

BEŞİKTAŞ VALENCİA OLMALIYDI, A.MADRİD OLDU
A.Ç: Bu sözlerinden; son 4 yılda maçların belli oranda masa başında oynandığı anlamı mı çıkıyor?
H.B: Endüstriyel futbol derken somut bir masa olması gerekmez. Endüstri, kendi gereklerini yerine getirir. Sivas şampiyon olabilir ama F.Bahçe 6, 7'nci sıralarda sürünmüyorsa. F.Bahçe aşağılardaysa, ilk yarıdaki gibi, yukarıdaki Anadolu takımları bekletilir. Sistem izin verecekse G.Saray ve F.Bahçe'nin son haftalara kadar ilk ikide, üçte olması gerekir.
A.Ç
: ABD, vahşi kapitalizmin ve spor endüstrisinin maksimum olduğu bir ülke. Ama orada iki büyük yoktur. Büyükler yıllar içerisinde gider gelir. Lakers'tır, sonra Boston'dur, Chicago'dur, San Antonio'dur.
H.B: NBA sisteminde büyük olan NBA'dir. İkili rekabeti kaldıran play-off sistemidir. Play-off'suz yarışmalarda, sistem endüstriye kazandıran takımları yukarı iter. La Liga'da Barcelona-Real Madrid çekişmesi çöküp araya Valencia, Villarreal girdiğinde sistem bundan hoşlanmıyor çünkü işin tadı kaçıyor. Türkiye'de zaten Villarreal, Valencia olmak çok zor. Beşiktaş, Valencia olmalıydı ama bu yönetimlerle Atletico Madrid oldu. Yönetimin vizyonu olmayınca sistem kurban olarak Beşiktaş'ı seçti. Trabzon zaten eskiden beri kurban.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA