Maçtan bir gün önceki basın toplantısında Christoph Daum, bizi nasıl bir maç beklediğinin sinyallerini veriyordu. Alex'in yokluğunda takımın rakip kaleye nasıl organize ve etkili gideceğinin çalışmasını yapmak yerine, 'verimsiz' geçen bir maçın fotokopisinden, "aslı gibidir" raporu bekliyordu.
Güiza'nın 'yoklarından' bir şeyler yaratan kişinin Alex olduğuna aldırmadan, Deivid'den takımın 'beyni' olmasını bekledi. "Semih hazır değil" gibi kolaya kaçan "Aman başım yanmasın" ürkekliği ile üçüncü sınıf bir rakip karşısına, birinci sınıf oyuncuları 'senaryosuz' oynatıyordu.
Takımda başka Alex yok. Bir teknik adam bunun sıkıntısını elbette yaşayacaktır ama bu kadroda Alex'in yaratıcılığı ve pas kalitesine en yakın oyuncuyu (Semih Şentürk) takımdan uzak tutmak, "Büyük hoca" işi değil.
Deniz Barış'ı sol stoper olarak maça başlatmak ise "Büyük hoca" refleksi. En azından iki ayağına da en iyi kullanabilen defansif oyuncular arasındaki en doğru seçimdi. Roberto Carlos'un geri çekilerek karşıladığı rakiplerin yararlanabileceği boşlukları doldurabilecek zekada veya yine Carlos'un atağa katıldıktan sonra rötarlı dönüşleri sırasında tereddüt yaşamayacak tecrübedeydi Deniz Barış. Sakatlanması ise hem takımı, hem de kendi adına büyük talihsizlik oldu.
YANLIŞ YÜKLEME FATURASI
Yine arka adale. Pazar günü Alex'den sonra, bir "Yanlış yükleme faturası" da Deniz'in hesabındaydı.
Pazar gününün kahramanı Emre Belözoğlu, devre arasını, oyundan alındığı 76. dakikaya kadar sürdürdü. Cristian'ın da düşen temposuna müdahale gelmedi. Santos sözleşmesine "Geriye koşmaz, gittiği gibi kalır" maddesini koydurtmuş mu diye de bakmak lazım.
Ve söz buraya gelmişken atılan golün güzelliğine de değinmek gerekir. Kazım'ın kurgusundan çıkıp, Deivid ve Güiza ile Santos'un sezgisine teslim edilen müthiş bir hücum etkinliğiydi. Her rakibi şaşkına çevirip, her futbolseveri mest edecek hızda ve estetikte dolaştı top sahada. Sanki gol olmaya karar vermiş, kendisine değenlerin 'abukluklarını' görmemezlikten gelmişçesine niyetini bozmuştu.
Doğru kurgu ve daha net sonuca giden bir takım için eylül beklenecek.
Neden mi Eylül?
Çünkü Daum'un "deneme-yanılmaları" ancak o zamana biter.