Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Konya'da yaptığı konuşmada "kuvvetler ayrılığı" konusundaki çarpıcı sözleri haftaya damgasını vuran en önemli konu oldu. Erdoğan'ın özellikle şu sözleri dikkat çekmişti: "En başarılı olduğumuz alanlardan biri olmasına rağmen bunu sağlıkta aşamadık. Niye? Bürokratik oligarşi ve yargı, bunlara takılıp kalıyoruz. Ama dışarıdan bakanlar zannediyor ki '326 milletvekiliniz var yine mi bahane' ama kuvvetler ayrılığı denen olay var ya o geliyor önümüze engel olarak dikiliyor. Diyor ki senin de bir oynama sahan var."
Bu açıklamalar ertesi gün (18 Aralık) hemen tüm büyük gazetelerin baş sayfasında yer aldı. SABAH da konuşmaya yer verdi, ama bir farkla: Baş sayfada ve iç sayfada, vurgu "ben de fişlendim" bölümüyle yer almıştı. Okurumuz Ünal Sağdıç'ın da anımsattığı gibi "kuvvetler ayrılığı gibi sözcükler konuşmada en önemli bölümdü ama gazete bunları yazmadı." Sağdıç bunu "hoşuma gitmeyen bir eksiklik" olarak gördüğünü Temsilci ile paylaştı. Gerçekten de, önemli bir nokta. Çünkü, bu konuşmanın yankıları günlere yayıldı, ve sadece köşe yazılarına değil, bakanların ve diğer siyasilerin tartışmalarına da yol açtı. Kısacası, gündemi yakalama ve izleme konusunda SABAH'ın geride kaldığı algısına yol açtı.
Geniş yer ayrılan bir haber de, ünlü Fransız aktör Gerard Depardieu'nün gayrimenkul vergileri nedeniyle ülkesinde isyan bayrağı açarak, Paris'teki konağını satışa çıkarması ve başka bir ülkede vatandaşlık arayışına girmesiyle ilgiliydi. SABAH'ın 17 Aralık tarihli geniş haberinde aktörün "dillere destan", 19'uncu yüzyıldan kalma malikânesini 50 milyon euroya satışa çıkardığı yazılıydı. Haberde yer alan bir fotoğrafta "eski otel malikâneye dönüştürülmüş" ifadesi de yer aldı. Temsilci'yi arayan iki okur "orası otel değildir, yanıltma var" dediler. Bu ifadeye bir düzeltme de, Fransız tarih ve kültürünü iyi bilen SABAH yazarı Engin Ardıç'tan 19 Aralık'ta geldi. Ardıç köşesinde şunu yazdı: "Hotel, eski Fransızca'da konak demektir. İsterseniz köşk de diyebilirsiniz. Bunlar, esas olarak, şatolarında yaşayan soyluların Paris'e geldikçe kaldıkları özel konaklardır, sahibinin adıyla anılır. Soylu olmayanlar da hanlarda kalırlardı, sonra bu hotel kelimesi onlara da teşmil edildi, mesela Burgonyalıların indikleri hana "Hotel de Bourgogne"... denildi. Daha sonra bu "ortaklaşa konaklar" yalnız hemşerilere değil, bütün müşterilere, konaklama ücretini veren herkese açıldı tabii. Zaman içinde hotel kelimesi her iki anlamda da kullanılır oldu, özel konağı belirtmek için yazı dilinde bu ikincisinin o'sunun üzerine şapka kondu. Ayrıca farkı belirtmek için onlara "hotel particulier" yani "özel konak" da denildi." Satışa çıkan bina, 1820'de Baron de Chambon için inşa edilmiş ve "özel konak". Tabii asla otel olarak kullanılmamış. (Ancak, Depardieu binayı 2013'te butik otele çevirme niyetindeymiş.)
19 Aralık tarihli gazetede, bir Türk deprem araştırma ekibinin Ege'de "Yunan tacizine" uğradığı şeklinde bir başlık var. Adem Ergüven, "haberde bir taciz yok, karasuların sınırında Yunan botları araştırma gemisine uyarıda bulunmuş. Bu da gayet normal. Yani aynı şey bize olsa, Yunan araştırma gemisine Türk tacizi mi demek gerekir?" diyor. Gerçekten de haberin metnine bakıldığında uluslararası sularda taciz olmadığı anlaşılıyor. Başlık sansasyonel ve yanıltıcı olmuş.
Aslı Turan 20 Aralık tarihli gazetede "Direksiyon başında gözümüz hep başka yerde" başlıklı haberin bir kısmını okuyamamış. "Konu bana çok öğretici geldi, ama haberdeki grafik görünüşte faydalı olmasına rağmen harfleri o kadar karınca gibiydi ki, okuma gözlüğüyle bile seçemedim" diye yakınıyor. Hak vermemek elde değil, gerçekten de aşırı küçük font kullanılmış. Çabalar boşa gitmiş.
Zeynep Sırtalan, 19 Aralık tarihli arka sayfada "Berbat restoratörün tablosuna 52 teklif" başlıklı haberden pek bir şey anlamamış. Haberde Hz İsa freskini, metindeki ifadeyle, "ucubeye çeviren" bir amatör ressamın eserlerinin eBay'de büyük ilgi gördüğü, 52 kişinin teklif verdiği yazılı. "Kime göre ucubeye çevirmiş ve nasıl? Öyle ise bu ilgi neye bağlı? Bir garip haber olmuş" diyor okurumuz. Buradaki püf noktası, "ucubeye çeviren" tanımının kime ait olduğu. Gazeteye ait olmadığı kesin.
Okan Bayülgen'in 46 bin TL değerindeki motosikleti çalındı. SABAH haberi "Kapısının önünden motosikletini çaldılar" başlığıyla verdi. Bir okurumuz, haberdeki ikinci cümleye dikkat çekti: "Soluğu karakolda alan Bayülgen, motosikletini çalanlardan şikâyetçi olduğunu söyledi." Okur haklı olarak şunu söyledi: "Ne yapacaktı yani? Şikâyetçi değilim mi diyecekti? Böyle aşikar ve abes detayları habere niye koyuyorsunuz? Bence şikâyetçi olmasaydı haber olurdu." Kıssadan hisse: Metinlere daha dikkatle bakılmalı.